Yazacağınız yazıya başlık bulmakta siz de
zorlanır mısınız, yoksa çok kolay mı başlık atarsınız, şimdi benim yaptığım
gibi? Bir de kafaya takılan başlık var değil mi? Önemlidir her zaman için
yazının başlığı... Öyle bir başlık atarsınız ki, yazının içeriği okuyan için
fazla bir şey ifade etmiyorsa bile, sırf o başlığı ilginç bulduğu için yazınızı
bir solukta hem de sonuna kadar okur.
Çok uzun kelimelerden oluşan başlıklar, ilginç olmak ile
beraber, okuyucuyu büyük oranda sıkar ve bunaltır. Çok kısa tek kelime ve dört
beş harften oluşan başlıklarda okuyucuya çok basit ve yavan gelecektir haliyle.
Çok yapmamak ile birlikte, bazen de yazarlar yazılarına metin ile uzaktan
yakından hiç ilgisi olmayan başlıklar koyabilmektedirler ki bu da haliyle
yazarın hanesine eksi puan olarak not edilecektir...
Bazı zamanlar metni yazar bitirirsiniz, peşinden bir başlık
için dakikalarca, saatlerce düşünür durursunuz arpacı kumrusu gibi. Arpacı
kumruları da belki o anda size uzaktan uzaktan tezahürat yapıyordur ''Haydi bul
şu başlığı bul şu başlığı.'' diye kim bilir? Bir başlık koyarsınız
beğenmezsiniz. Onu silersiniz, başka bir başlık koyarsınız. Kafanızda
düşünceleriniz çarpışır durur sabaha kadar. Gece uykularınız bile kaçar kimi
zaman. Peşinden son sürat koşsanıza da yakalayamazsınız sonra o uyku anını ve o
uyku tadını. Yok, o olsaydı, öbürü çok uzundu, öyle gider gelir düşünceler
gecenin bir yarısı. Balkona çıkıp sigara bile tellendirmeye kalkarsınız...
Başlığı attık ya yazı ta buralara kadar geldi... Baş baş var
bir de değil mi? Hani küçücük çocuklardan ayrılırken ''Hadi yavrum amcaya baş
baş yap.'' derler. Baş belasıdır kimi zaman mahallemizde ki külhanbeyleri.
Herkes tırsar onlardan da bazen de ''El elden üstündür.'' deyip çattıkları
birileri de onların belalısı olur çıkar...
Eee konu başlık, bir de başlık parası var değil mi? Bizim
burada anlattığımız, her ne kadar metinlere koyduğumuz başlıklar ise de bu çağ
dışı uygulama başlık parası da toplumumuzun yıllardır kanayan yaralarından bir
tanesi. Her ne kadar eğitim seviyemiz yükseldikçe gitgide azalmaktaysa da güzel
yurdum Türkiye'de yine de tam manasıyla önüne geçilebilmiş, ortadan
kaldırılabilmiş değil. Fakat övündüğüm bir noktada şudur ki güzel yurdumun
Karadeniz Bölgesinde böyle bir uygulamanın olmayışıdır, bu da biz
Karadenizliler için her zaman gurur vesilesi olarak kalacaktır...
Başköşe de her zaman biri vardır. Bu kimi zaman gönlünüzün başköşesinde
eşiniz ve çocuklarınız olur. Vatanınızın başköşesinde Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve O'nun silah arkadaşları olur. Dininizin başköşesinde önce Rabbimiz
sonra onun habibi ''Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.'' dediği sevgili
peygamberimiz Hazreti Muhammed sav. ve onu ashabı olan diğer efendilerimiz
olur. Kim bilir gün gelir, bir günde birileri, bizleri herhangi bir kategoride
başköşeye layık görür oturtur. İşte o zaman o başköşeye oturan her kimse dört
köşe olacaktır zaten. Bir de köşe dönenler var ki birçoğunun ismini cismini siz
biliyorsunuz, burada tekrar zikretmeye gerek yok. Onlarda milletin gönlünün
başköşesinden yıldırım hızı ile düşüp, parçalanan cam bardaklar, tabaklar gibi
yerle bir olacaklardır, hiç kimsenin şüphesi olmasın. Dilediğiniz her şey
istekleriniz doğrultusunda gerçekleşsin de hep dört köşe olun. Hepinize en
derin sevgi ve saygılar yine...