Canım çok yanıyor anne !

Sen, aşk acısı çektin mi. ? Ben, şimdi o acıyı çekiyorum.

Bana, bebeğim diye seslenirdin. Gözlerimin içine sevgi ve şefkatle bakardın. Beni, senden başkasının daha çok sevmesine dayanamazdın. Ayağım tökezlenip de düşeceğim diye korkar, sıkıca tutardın elimi.

Senden gizlice balkona çıkar ve sokağı seyre dalardım. Sen, yanında kokumu hissedemeyince, yanında olmadığımı anlar, korkarak aramaya çıkardın beni evin içinde. Yanıma geldiğinde, yüzündeki korkuyu fark eder, suçlanır, yerin dibine girerdim.

Hatırlıyor musun? Parka gitmiştik. Sana şaka yapmak istemiştim. Parkın en uzak köşesindeki ağacın arkasına saklanmıştım. Oradan seni seyrettim gizlice. Senin gözlerin, beni bulamadı bir an ve yüzün bembeyaz olmuştu. Saklandığım yerden çıktım. Yanına geldim ve seni kucakladım. O gün, seni üzdüğüm için kahroldum anne. Kendime söz verdim. Seni bir daha korkutmayacaktım, şaka olsa bile.

Sen bana yüzlerce kez tembih ederdin oysa.. Trafik kurallarını öğretmiştin bana ilk sokağa çıktığımızda. Renkleri daha bilmez iken sarının, yeşilin, kırmızının trafikte ne anlama geldiğini öğrenmiştim.

Okula başladığımda, beyaz yakamı, mavi önlüğümü ağlayarak giydirmiştin. İlk gün, beni sınıfta bıraktığında, senin arkandan ağlamıştım. Sonra, bir daha ağlamadım anne. Her okul dönüşü, sevinçle karşılardın beni kapıda. Kızardım sana bazı zamanlarda. İçimden “ Ben bebek değilim artık, büyüdüm. Kocaman oldum artık. Özgüvenimi bana bırak. “ diye haykırmak isterdim. Fakat yapamazdım . Senin şefkatli kollarının altına girdiğim zaman, minik bir bebek gibi hissederdim. Sarılırdım sana, o güzel kokunu içime çekerdim.

Babam ile benim yüzümden tartıştığınızda, kedi gibi kenara kıvrılır, dudaklarımı büzer fakat ağlayamazdım. Ergenlik çağımda seni üzdüm mü anne! O zamanlar, bulutların üzerinde dans ediyordum adeta. Dünya, çok farklı geliyordu bana. Kendimi hiç beğenmez, hıncını senden çıkarırdım. Sivilcelerime kızar, öfkemi senden alırdım. Bana, o zamanlar da hiç kızmazdın.

İlk kez âşık olduğumda koşarak sana gelmiştim. Sana sarılıp, kıpkırmızı suratımla onu anlatmıştım. Sen bana kızmamıştın. Beni dinlemiş ve onu tanımak istediğini söylemiştin. Bir pastanede tanıştırmıştım sizi. Diğer kızlar beni o yüzden çok kıskanmıştı. Onlar annelerine anlatamamışlardı çünkü. Sen, beni dinlemiş ve değer vermiştin. Benim için çok önemliydi.

Üniversiteye başlayacağım zaman, takvimin yaprakları hızla savrulmaya başlamış, hüzün çökmüştü ikimize de. Evden ayrılıp, başka bir şehirde, tek başına kaldığımda çok korkmuş ve yabancı, yalnız hissetmiştim de ağlayarak telefon etmiştim sana. Senin de ağladığını hissettim ama bana ilk kez yalan söyledin. Ağlamıyorum dedin. Sokakta, senin yaşında, senin kilonda bir kadın görsem arkasından koştum. Olmayacağını bile bile. Diploma töreninde, senin ve babamın gururla bakan gözlerinizi gördüm. Sevinçten ağlıyor ve birbirinizin ellerinizi sıkıca tutuyordunuz o sırada. Ben de sizinle gurur duydum. Sizin gibi bir ailem olduğu için şükrettim Allah’ a.

İlk işe başladığımda, kalbimin çırpınışlarını duymalıydın. İlk maaşımı aldığımda ise kendimi işe yarar hissetmiştim. İşimi seviyor ve koşarak gidiyordum iş yerime.

Bir gün, kalbim yine hızlı çarpmaya başladı. Âşık olmuştum. Bulutların üzerinde yürümeye başlamıştım. Onsuz bir an ayrı kalamıyor, nefes dahi alamıyordum. Senin, benim için duyduğun endişeleri, ben de onun için duymaya başlamıştım. Bir annenin bebeği için duyduğu sevgiyi aktarmaya çalışmıştım. Sıkmışım, anlayamamışım onu boğduğumu. O’na, değerinden fazla değer vermiştim. O’nu, o kadar çok seviyordum ki. Bilemezdim ! Onun bu sevgiyi hak etmediğini.

Anlamıştım sonunda acı gerçeği.Gözlerindeki sevgi ışıltıları kaybolmuş , eskisi gibi bakmıyordu bana. Sorduğumda ise mazeretler buluyordu. Buluşmalarımız ise azalmıştı son zamanlarda. Mazeretler buluyor ve gelmiyordu. Çok üzülüyor fakat inanmak istemiyordum. Ağlıyordum, onunla konuştuğum her telefon görüşmesinde. Dayanamıyor ve geliyordu yanıma. Gözlerinde ise acıma duygusu vardı her seferinde.

Sonra, onu takip etmeye karar verdim. Bir pastanede, bir başka kadın ile masada el ele gördüm. Bana baktığı gibi bakıyordu gözleri ile o kadına. Beni görünce, çok şaşırdı ve yüzündeki ifadesi değişti.Hiç konuşmadım onunla. Oradan ağlayarak çıktım.

Sahilde, bir bankta saatlerce kendimi sorguladım. İdam sehpasında cezalandırdım duygularımı. Sadece sevmiştim oysa. Ben bunları hak etmemiştim. Minik bebeğin sözünü dinlemedi. Sen, beni her türlü tehlikeden korumaya çalışmıştın. Ama aşkı unutmuşsun anne ! Aşk, canımı yaktı. Kavurdu.

Sar yine eskisi gibi kollarınla beni anne. Canım çok yanıyor anne! Bu yara geçer mi ?

( Canım Çok Yanıyor Anne başlıklı yazı Nermin Kaçar tarafından 21.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu