Yıllarca
hazırlığını yaptığı yolculuğun zamanı gelmişti artık. Vahşi doğa, yepyeni
keşifler ve yeri geldiğinde ise yaşam mücadelesi Arif’i bekliyordu. Çantasına
birkaç elbise, biraz su ve biraz da yiyecek aldı Arif. İlk gideceği ülke ise
Kaysar idi. Uçak saat akşam dörtte olduğu için saat bir buçuk gibi evden çıktı
ve ikide havalimanındaydı.
Arif’in doğa
ve keşif merakı ta küçüklüğünden başlıyor aslında. Köyde doğması ve büyümesi
ona tamamıyla doğa şartlarına alıştırmış fakat sonradan eğitim, yaşam şartları
derken hayat onun şehre taşınmasına yol açmış. Şehre taşınan Arif tabiata
hasret kalmış ve köye gidip gelmek onu tatmin etmemeye başlamış. Hayatını
kapitalizmin ellerine bırakmak istemeyen Arif birkaç yıl çalışmış ve para
biriktirmiş. Yolculuğuna ise en zorlu şartlarla başlamak istemiş.
Gideceği
yeri küçük bir kurayla çeken Arif tam anlamıyla kaderinin ona verdikleri ile
yaşamaya çalışacak. Biz bunları konuşurken tam da uçak saati geldi çattı.
Arif’in heyecanı mimik ve hareketlerinden belli oluyordu. Hayatı boyunca
hayalini kurduğu için yapmaya gittiği için hiç olmadığı kadar mutluydu.
Yolculuk tam tamına dokuz saat sürecekti. Tabi bu ilk uçuştu. Daha sonra
aktarma uçuşu ile Lobina’dan uçağa binip dört saat daha uçacaktı. Toplamda
yaklaşık bir gününü yolda geçirecekti.
Bunların
kendini pekte etkilemeyeceğini düşünen Arif yüzünden gülümsemeyi hiç eksik
etmiyordu. Yorucu ve bitmek bilmeyen bir dokuz saatten sonra Lobina’ya inmişti.
Uykusuzdu ve yorgunluğu başını döndürüyordu. İkinci uçuşuna daha dört saat vardı
ve havaalanında bulunan banklardan birinde ağrılı ve rahatsız bir uyku çekti.
Uçak saati geldiğinde ise dört saatlik bir eziyet daha hazırdı…
Mehmet Mustafa ÖNEN