İki bin iki yüz yetmiş altı yılına gelinmiş ve Türkiye'nin nüfusu iki yüz on dört milyon kişiye yaklaşmaktaydı. Başkent Ankara on altı milyona, diğer büyükşehir İstanbul otuz üç milyona yaklaşan nüfusları ile dünyanın sayılı şehirleri arasında ki yerlerini almışlardı. Gökdelenler büyük şehirlerde iki yüz elli üç yüz katlara doğru yol alıyordu. On ikinci Boğaz köprüsü daha yeni bitmiş ve hizmete açılmıştı. İstanbul'da ve Ankara'da uygulanan tek plaka ve çift plaka uygulaması yüzlerce yıldır sürüyordu...

Türkiye artık kendi duvarlarını aşmış ve elektronik ürünlerin üretiminde bir üs bölgesi haline gelmişti. Bütün büyük firmaların fabrikaları Türkiye'de satış ve üretim tesislerini kurmuşlar hem istihdama hem de üretime ve yurt ekonomisine katkı yapıyorlardı fazlası ile. Fabrikalarda hem robotlardan hem de insanlardan birlikte yararlanılıyordu.

Bir arife günü küçük İsmail babasını da zorlayarak tanınmış bir elektronik mağazasına sokmuştu. İsmail'in babası büyük holdinglere bağlı bir şirkette yönetici konumunda, iyi de maaş alan bir insandı. Oğlu bir şey istedi ise fazla düşünmeden alabilecek kapasitede idi. Daha sonra baba oğul ve satış elemanları arasında geçtiği iddia edilen konuşmalar şöyleydi...

-Baba Ipad 816 çıkmış bana alsana, alsana hadi ne olur ne olur kırma beni.

-Tamam alalım oğlum gel şu karşıda ki standa gidip soralım elemanlara

Yanaşırlar yavaşça satış standına

-Evladım bu yeni çıkan Ipad 816 var mı siz de?

-Vardı amca beş dakika önce gelseydiniz keşke taze bitti, beş on dakika sonra Ipad 817 si çıkıyor beklerseniz arkadaşlar size yetiştirirler biraz oyalanın isterseniz...

Baba oğluna döner

-İstersen başka mağazaya bakalım evlat

Oğlan biraz mızmızlanır ama elden bir şey gelmez.

-Tamamdır baba bakalım belki orada bulabiliriz.

Yine başka bir mağazaya girer İsmail babası ile birlikte

-Ipad 816 veya 817 var mı siz de?

Eleman cevap verir

-Amcacım üç beş dakika sonra Ipad 818 ve 819 çıkacak belki bugün 820'yi bile yetiştirebilirler dolayısı ile 816 ve 817 inci Ipadler doooğru elektronik çöp toplama merkezine yol alacaklar bu yüzden onları tavsiye etmem size...

Babası İsmail'e döner biraz da sinirlidir...

-Oğlum bu teknoloji benim zamanımda iki günde bir değişirdi şimdi bakıyorum da saat de bir değişmeye başlamış belki senin torunların zamanında dakika da bir değişmeye başlayacak...

Tekrar dışarı çıkarlar İsmail ile babası büyük alışveriş merkezinde gezinmeye başlarlar. Mağazaların vitrinlerine bakarak vakit öldürmektir niyetleri aslında. Başka bir elektronik mağazasının vitrinine bakarlarken gözleri başka bir Ipad'e ilişir. İsmail babasını dürter

-Baba baba bak Ipad 821 de çıkmış Ipad 821 de çıkmış...

Babası vitrine baktıktan sonra oğlanı dürter

-Bak oğlum 822 inci Ipad de sağ tarafında duruyor. Gel sen bana şunu şimdi aldırmada bir kaç gün sonra alalım dokuz yüzüncüyü alırız ha ne dersin?

Sonra tekrar oğlu İsmail'e döner sakin bir ses ile...

-Bak oğlum senin dedenin dedesinin dedesi Ipad ikiyi ve üçü bile görmüş dedenden babama kalmış, ondan da bana kaldı, kasa da gizli bir yer de duruyor biraz büyüyünce sana da gösteririm hiç merak etme tamam mı, hatta geçen gün bir antikacı iki milyon dolar teklif etti de vermedim, nasıl veririm, hem baba yadigârı hem dede yadigârı...
( Ütopik Bir Hikaye başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 30.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu