Öğrencilerin,
uluslararası ölçekte Fen Bilimleri, Matematik ve Okuma Becerilerini ölçen en
önemli sınavlardan biri olan PISA'nın 2015 sonuçları açıklandı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) 15 yaş grubundaki öğrencilere uyguladığı sınavda, Türkiye önceki yıllara göre geriledi. Fen Bilimleri, Matematik ve Okuma Becerilerinde 2003'ten beri yükselen puanlar 2015'te düşerek, 12 yıl önceki sonuçların bile altına geriledi. Sıralamada ise Türkiye, 70 ülke içinde Fen Bilimlerinde 52'inci, Matematikte 49'uncu, Okuma Becerilerinde 50’inci oldu.
Üç alanda da en başarılı ülke Singapur.
Bugün açıklanan, basında ve sosyal
mecralarda oldukça ses getiren haber ve istatistikî veriler bu şekilde.
Eğitimde 2003 yılının da gerisinde
kaldığımızı vurgulayan bu haber, şüphesiz ki az buçuk eğitim sistemimizi takip
edenler için sürpriz olmamıştır. 2003’ten bu yıla kadar yükselen bir grafiğimiz
olmuşsa da, o yıllarda da gelişmiş ve gelişen ülkelerin birçoğunun gerisinde
kaldığımızı uçan kuş biliyor, sağır sultan duymuştu.
Bir eğitimci olarak, PISA
ölçümlerine göre 70 ülkenin içinde 50’lerde olmak düşündürücü, eğitim sistemimizin
her geçen yıl geriye doğru gittiğini görmek şüphesiz ki üzücü…
2-3 yılda bir “ eğitimde reform”
yapıyoruz diye her şeyi silip atmak, yeni bir şeyler getirdiğini zannederken
oturmuş bir sistemi bozmak reform değildir. Olsa olsa bu, çocukların oyuncaklarını
bozup bozup oynamaları gibi bir şeydir ki, eğitim her ne kadar çocuklar içinse
de, bir çocuk oyunu değildir.
Görünen köyün kılavuz istememesi
gibi yavaş yavaş bugünlere geldik. Yıllardır klasikleşen eğitim sistemimizi
nokta dokunuşlarla düzeltmek yerine, komple bir bakıma alarak her yıl içinden
bir parçayı söküp almayı yeğlemek, üstelik alınanın yerine daha iyi bir parça
koyamamak, tıkır tıkır işleyen bir arabanın motorunu bozmaktır.
Eleştirmek kolay da, değiştirmek
için öneri nedir? Bizim en çok yaptığımız şeylerden biri, bozuk düzeni
eleştirmek, ama çözüm önerileri sunmadan arkasından konuşmaya devam etmektir.
Buyurun benim birkaç maddede çözüm
önerilerim;
ü “Eğitim, eğitimcilere bırakılmayacak kadar önemlidir”
zihniyetinden uzaklaşıp, siyasilerin eğitim ve öğretimi kendi fikirlerine göre
dizayn etmemeleri gerekir.
ü Eğitimi, eğitimcilere bırakmalıyız.
ü İlk okuma yazma öğretiminde tümevarım yönteminden biran
önce vazgeçilip, tümden gelim yöntemine geçilmelidir. Böylelikle çocukların
bütünü görüp, okuma hızı ve dolayısıyla okuduğunu anlama oranı yükselecektir.
ü Çocuğun kendisinin bile yazdığı yazıyı okuyamadığı eğik
el yazısı öğretiminden vazgeçilip, düz yazıya geri dönülmelidir. El yazısı
karakteristik bir yazı olup, çocukların mükemmel bir yazı yazmasını beklemek
hayalciliktir.
ü Geçmiş öğretileri çıkarıp yeniden uygulamalıyız.
Şu
da var ki, mesele sadece bir sınav sonucuna bakarak yapılan bir değerlendirme
değil, genel gidişatın içinde olan biri olarak yapılan gözlem sonuçlarıdır.
Yapısal,
yenilikçi ve çağın değişimine açık sistemsel bir reform kuramadığımız sürece
bugün 2003’ün, yarın 1993’ün gerisine düşeriz.
Dedim ya; her ne kadar eğitim çocuklar için olsa da, çocuk oyuncağı değildir.
Fazlı ÇELİK
06.12.2016
Yazarın
Önceki Yazısı