Çok
tehlikeli bu tetikçiler ki siz, biz hepimiz bütün Türk Toplumu, Dünya
Toplumları aslında onları yakından tanıyoruz, tanıyoruz tanımasına da yine de
alt edemiyoruz ve o tetikçiler bizi, başkalarını yok etmeye doğru gidiyorlar
son sürat. Öyle diyorlar bazı tıp otoriteleri. Kim mi bu tetikçiler? Şimdi
söyleyince hemen bileceksiniz, şeker ile tuz canım, şeker ve onun ile yapılan
bilumum tatlılar, yemeklere katılan tuzlar, günlerde ikram edilen tuzlu
börekler, çörekler, tuzlu pastalar, aklınıza ne gelirse artık. Geçmiş
zamanlarda şekerin kanseri tetiklediği bir çok defalar dile getirilmiştir. Bu
Konuda Tıbbi Onkoloji Bölümünden Doç. Dr. Soley Bayraktar, şeker tüketimi ve
kanser ilişkisi hakkında şu bilgileri veriyor. O'na kulak verelim "Vücutta
kanser hücreleri de dahil olmak üzere tüm hücrelerin şeker ihtiyacı
bulunmaktadır. Ancak şekerin sebep olduğu aşırı kilolar, özellikle de bel
çevresindeki aşırı yağlanma, kanseri tetikleyebilir. Vücutta yakıldığından
fazla alınan şeker, kişiyi şişmanlatabilir ve şişmanlık kanser gibi önemli
hastalıklara yakalanma riskini artırır.''
Şekerin ve şeker ile yapılagelen tatlıların kadın ve erkekte kilo yaptığı da
gün gibi aşikar bir durumdur. Biz Türkler de Türk Mutfağının zenginliğinden bir
dolu tatlıyı yapmasını ve de afiyet ile yemesini de biliriz. Başta baklava,
tulumba tatlısı, revani, kazan dibi, aşure, hoş melim, hep bize has bize özel,
Türk Mutfağının adeta incileri ve güzellikleridir. Dünyada ki üç büyük yemek
kültüründen biri olan Türk Mutfağı, bu liderliğini Çin Mutfağı ve Fransız
Mutfağı ile paylaşmaktadır...
Kalp doktorları ''kadınların günde 6 tatlı kaşığından (
Özellik ile ev hanımları arasında yapılan günlerde hanımlar hünerlerini ortaya
koyarak çok çeşitli tatlı ve tuzlu pastaları gelen misafirlere ikram etmekte ve
bunlarda afiyet ile mideye indirilmektedir. Haliyle aşırı tatlı tüketimi, kilo
olarak hanımlara dönmekte, tatlı kanseri, tuzlular da tansiyon ve kalp rahatsızlıklarını
tetiklemektedirler.
Özellikle baklava gibi hamur işi tatlıların sütlü tatlılara nazaran
sindirilmesi daha zordur. Bir oturuşta bir kilo baklavayı mideye indirenler
belki o an da mutlu oluyorlarsa da daha sonrasında sağlık açısından çok hazin
durumlar onları beklemektedir. Bugün günümüzde kesin tedavisi olmayan şeker
hastalığının da tatlı tüketimi ile ilgisi çok fazladır. Hatta halk arasında pis
bir hastalık olarak bilinip ''Şeker hastalığı ne öldürür ne de oldurur.'' diye
de bir söyleyiş vardır. Özellikle belli bir yaştan sonra hem tuz tüketimini,
hem de şeker tüketimini asgari düzeye indirmek hepimizin yaşam kalitesini
arttıran bir etken olacağı gibi, geri kalan ömrümüzün de sağlıklı bir şekilde
geçmesine vesile olacaktır. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...