Ayyyy ay geçen gün gittim kuaförüme bir fön çektirdim, peşine saçlarımı
boyattım, manikür pedikür, ardından da bir cilt bakımı. Kuaför de kuaför ama
sosyete kuaförü Nejat, Necat da asıl adı ben hep Nejat derim, hatta bazen Neco
bile derim. Hiç kızmaz darılmaz bana. Ay nasıl darılsın ki dünyanın parasını
dökerim her seferinde. Bu sefer, çok uğraştı, Allah seni inandırsın otuz bin
lirayı döktüm geldim Neco'nun kucağına. Zaten yirmi beş bin lirası bahşiş de
siz yine de kimselere söylemeyin, aman duymasın kimse. Yok kız yok, vallahi
zenginlikten değil billahi lüküslükten değil. Arkadaşım sevmiyorum parayı
hakikaten sevmiyorum. Yoksa şeyimde değil. Ay şeyimde derken, işte yanlış
anlamayın şeyin yerine gelmesi gereken o kelimeyi bulamadım, umurumda değil
diyecektim. Burada şeyim umurum oluyor yani...
Kız inanmıyor musun bana? Hakikaten sevmiyorum ben bu parayı yaaaaa! Geçen
gittim, baktım banka hesabıma ooooh bir dolu para göndermişler, yatırmışlar
hesabıma, çalıştığım, mankenlik yaptığım ajanslar, dizilerde rol aldığım
bölümlerin paraları bir de... Onlarda bilirler benim parayı sevmediğimi...
Yeter da yeter, bu kadar para gönderiyorsunuz bu manken Damla ablanıza, O da
dayanamıyor harcıyor. Burada ki (O) ben deniz oluyorum az buçuk. Durur mu ben
de para? Hemen gittim bir son model BMV araba aldım. Yok arkadaş yok para beni
bozuyor ya, mezara mı götüreceğim, hemen harcarım. Altı ay önce aldığım geçen
senenin BMV sini de bir gariban manken arkadaşıma hediye ederim artık, hediye ederim
dediysem, parasını aldıktan sonra tabi, hediyesi yüz bin dolar olur canım, ben
öyle aç gözlü bir insan olsam üüüüüf nelerim nelerim olurdu şimdiye kadar.
Yatlar, katlar, kürkler, kotralar, uçaklar, hatta uçak gemileri... ''Duyamadım
uçak gemisini şahıslara vermiyorlar mı dediniz?'' Olsun canım olsun, ben de
sadece gemisi olmayan uçak alırım da dudağınız uçuklar... Bana da yakışır her
türlü uçaklar...
Bir kaç gün önce, manken arkadaşlarımdan birisi aramaz mı? Pazar günü, hem de
evdeyim. Evdeyim dediysem işte bahçede ki olimpik havuzda yahu anlayın, mahzun
mahzun viskimi yudumluyorum. Olimpik dediğime bakmayın, yarı olimpik. Benim
gibi gariban bir manken nereden yaptırsın, tam olimpik yüzme havuzunu hem de
evinin bahçesine... Neyse uzatmayalım arkadaşım ''Hadi gel öğlen yemeğine
İspanya'ya Madrid'e gidelim. Oradan da dönüşte bir Roma ile Atina yaparız. ''
dedi... Bir kaç gündür de hesabım da baktım anormal para birikmiş. Durur mu
orada o para? O arkadaşım da bilir benim parayı sevmediğimi haspa ''Hadi kız
gidelim de bir öğlen yemeği yeyip döneriz. Madrid dediğin, Roma, Atina dediğin
yer ne ki üç beş kuş uçuşu mesafesi, su yolu adeta bize.'' Benim hesabımda para
olacak, ben de o parayı tutacağım, biriktireceğim, yastık altı yapacağım, yok
dövizdi, yok borsaydı uğraşacağım. Yemezleeeeer !
Şimdi önümüz bahar yaz. Yüklü teklifler var. Eeee, bilirler benim ne kadar sıkı
bir manken olduğumu, ne iyi oyuncu olduğumu, alnımın ne kadar terlediğini bunu
yanında kı.....mın da terlediğini. Dolar ile euro ile anlaşma yapacaklarmış.
Yok anam yok, ben milliyetçi adamım, ay pardon adamım mı dedim? Düzeltiyorum
ben milliyetçi kadınım. O günkü dolar veya euro kurundan bana kapı gibi Türk
Parası versinler anam babam. Hem ne dedi bizim başkan, ''Dolarınızı yuronuzu
Törkiş Lira yapın gerisini merak etmeyin.'' Tabi kız kapı gibi liramız var. Ne
dediniz ''Daha başkan olmadı mı?'' ay kız ne bileyim işte ben de sanki olmuş
gibi zannettiydim... Başkanımızda olursa iyi başkan olur, iyi başkan ama, boy, pos, endam desen endam, her
bir güzelliği kendinde toplamış maşallah. Cephe de savaş zamanı düşmana göster
göster geri çek, o bile yeter, altlarına yapar da düşman, kokuları ta bizim
tarafa kadar gelir...
Geçen gün dilencinin biri önümü kesti kız. O da biliyor benim parayı
sevmediğimi. Çıkarıp da eline bir ellilik toka edeyim de sevinsin şu gariban
dedim. Elimi cebime attım o da ne, cebim de ne kağıt ne de bozukluk namına
metelik yok. Amca dedim kusura bakma, bozukluğum yok, pos makinen varsa kredi
kartımı vereyim de bir yüz lira çekiver oradan. Dilenci amca yüzüme bir baktı
manalı manalı... İnan amca yanımda metelik yok. Ne dediysem anlatamadım amcaya
üzerimde para olmadığını. Amca sakın yanlış anlama, hem vallahi hem billahi pos
makinen olsa hemen elli lira çekecektim sana sadaka olarak, hatta yok yok yüz
lira bile çekerdim. Ne yapacağım ben parayı, bana para mara lazım değil ki...
''Tamam amca tamam, o bastonu niye üstüme kaldırıp da geliyorsun ki dalga filan
geçtiğim yok inan, inan buna.'' Dedim ve hemen kaçtım oradan arkama bile
bakmadan...
Aynı ajansta beraber çalıştığımız bir arkadaşımın lüks bir gece kulübünde doğum
günü kutlaması vardı. Çağırmış arkadaşım beni de gitmesen olmaz, hediye almasan
hiç olmaz. Önce gideyim de şuna son model bir araba alayım dedim yaş günü
hediyesi, sonra düşündüm olmaz, olmaz paket yaptıramam ben onu ayıp olur
arkadaşıma. Girdim bir ayakkabı mağazasına, üstü pırlantalı bir ayakkabı
gördüm. Fiyatı da on bin dolar. Kızdım baştan on bin dolara ayakkabı mı olur?
İnsan şunun üzerine Türk Parası ile kırk bin lira yazar yuvarlak hesap, biz de
veririz limitsiz kredi kartımızı, arkadaşımıza hediyesini gönül rahatlığı ile
alır götürürüz. Gittim patronlarına ''Çevir kardeşim dedim şunu bizim kapı gibi
Türk Parasına, biz milliyetçiyiz, burası da Türkiye.'' Allah var patronları da
çok iyi adammış, hemen çevirdi Türk Lirasına ''Kırk bin lira versen de yeter
abla.'' dedi... Bu da anladı benim parayı sevmediğimi galiba, ''Tamam kız tamam
al çek şu limitsiz karttan.'' dedim. Bu insanlara şaşıyorum vallahi de
billahi... Nereden anlıyorlar hemen de benim parayı sevmediğimi. Sevmiyorum
kız, sevmiyorum ben bu parayı... Sade Türk Parasını değil, Brezilya
Kruzeirosunu da, Meksika Pesosunu da, Hindistan Rupisini de, Rus Rublesini de
özet ile hiç birini sevmiyorum, sevmiyorum kız...