Harfleri hizaya diziyorum sevginin huzurunda 
        Diz çöküyor kelimeler aşk cümlelerinde
        Secdeye beraber varıyoruz sevdamla
        Sevdiğime selam veriyorum her virgülden sonra..
           ....
          Bir rüya mıydı gerçek mi aşkta seyahat çabuk bitti.Belki bir daha tekrarı olamayacak ki inşallah olur, bu on iki gün,A' dan Z' ye, noktasından virgülüne kadar aşkla hemhâl olduğumuz cümlelerimizle tek yâr ve yardımcımızın davetlisiydik. 
           İkramımız ilâhi ilhamı yudumlayıp sevgide muvaffak olacak ve aşk mükâfatını kazanacaktık.
Sevgiliye giderken ne hediye götüreceğini şaşırır ya insan, ben de bilemedim ne götüreyim. Daha doğrusu ne götürüyorum. Hayatımı nasıl geçirdim, onun istediği bir maşuk muyum yoksa
mazallah "Bu niye gelmiş!"denilecek davetsiz bir misafir mi olacağım. 
Davetsiz misafir olunmazmış Beytullah'a... Gidebildiysek özlendiğimiz, sevildiğimiz için orada olurmuşuz.Sözleri beni biraz olsun teselli etti, yolculuk öncesi.
          Ziyaretimizin kâbulü için hazırlıklarımızı heyecanla yapıyor, kuralları, duaları eksiksiz öğrenmeye çalışıyorduk. Hummalı, heyecanlı bir hazırlık dönemi; selam gönderen,dua gönderen eşimizin dostumuzun uğurlamasıyla bitti. Dualarla yola koyulduk. İki yıl önce kardeşlerimle annemi gönderirken ben hıçkıra hıçkıra ağlamıştım bu sefer onlar beni gözleri yaşlı uğurladılar.
         Soğuk bir ocak gecesi mukaddes yolculuk başladı.
Yol boyunca birbirini pek tanımayan insanların yapacakları ziyarete odaklanmalarının da etkisiyle sessiz geçti. Görevli hoca bilgiler veriyor, dua ettiriyordu. Öyle olmasa herkes duayla tövbeyle çoktan inzivaya çekilecekti koltuğunda. 
          Havaalanında umreye girme ve niyet telaşı uzun bekleme saatlerinin sıkıntı edilmesini unutturdu. Oturduğu yerde uyuklayanlar, sıcak bir şeyler içenler diğer taraftan yanlarındakilerle tanışmaya başladıkları için zamanın nasıl geçtiğini anlayamadılar.
           Uçuş saati yaklaşınca erkekler telaşla ihramlarını giydiler; kadınlar da abdest aldı. Uçakta namazlar kılınacaktı.
          Kafile uçağa yerleştiğinde henüz sabah olmamıştı. Yine görevli hocaların rehberliğinde hazırlıklar devam etti. Herkes şevkle denileni yapmaya çalışıyordu.
Uçak yolculuğu göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Cidde yukardan görünmeye başladığında dikkâtli baksa Mekke'yi de göreceğim sanıyordu insan. 
         Prosedürün gerektirdiği işlemler tamamlanıp Mekke'ye doğru yola çıkıldığında kalp atışlarımız biraz daha hızlanmaya başlamıştı. "Buyur emret, ey varlığı mutlak lazım olan Allah’ım, emrine hazırım ve ilahi iradene itaat ederim. Senin benzerin ve ortağın yoktur. " diye diye yol alıyordu.
         Önce otele eşyalar yerleştirildi. Öğle namazından sonra ilk gün olduğu için hep beraber gidilecekti Kabe' ye.En sevgili tek sevgili bizi bekliyordu.
          Habib, bizi kendinden çok seven iyiliğimizi bizden çok isteyen yâr ve yardımcıdır. Onu görmek, bilmek ve sevmek isteriz biz de. Mekanlar ararız yanına varmak için. Huzuruna çıkıp halimizi arz etmek, af dilemek ebedi aşka kavuşmaktır maksudumuz. Bu uğurda fedakârlıklar yaparız aklımız erdiğince, gücümüz yettiğince. Kimimiz sık sık ziyaret eder habibini, malını mülkünü bu yolda harcayarak ruhunda yaşatır hiç ayrılmamacasına. Kimimiz de bir kere de olsa yakaladığı fırsatı en iyi şekilde yaşamak ister yabancısı olduğu hislerinin habibi tarafından islahını dileyerek.
          Habibe ulaşmak için ne kadar insan varsa o kadar da yol var, yürünen yer aynı olsa da. Herkes birbirinden farklı şekilde yürüyor ama hepsi aynı yere varıyor.
         Ben hangi yola revan oldum diye düşününce belki bir defa yakalanabilinen yolun yolcusuydum diyorum. Bize misal bırakılan Beytullah 'a, emanet varlığımla sadece bir defa vasıl olabileceğim. Dileğim odur ki hakkımı en iyi şekilde yaşayabilmişimdir.
        "Onu görmek için göze, bilmek için akla, sevmek için kalbe ihtiyaç var zannederiz. Halbuki o gözümüz, aklımız ve kalbimizdir. Sadece hissetmek, hissedebilmek visal i aşka kâfi gelecektir." öğüdünü verdim kendime yolculuk boyunca. Onsuz bir nokta yoktu ki ayrılık olsun. Bu yolculuk ölmeden ölebilme provasından başka bir şey değildi. Tek merkezde toplanıp O'na koşan canlı cenazeler olabilecek miydik.
        Hangi duaları etmem gerektiğini söyleyip duranlar bilmiyorlardı ki ne yapacağımı nasıl yapacağımı bilememenin mahcubiyetini yaradanla konuşurken tercümana ihtiyaç duymayacak olmamız teselli ediyor,Yaradana kendi diliyle yalvarmanın, bilebildiği kadar ama samimiyetle ettiğinin en makbûl ibâdet olduğu fikri ile huzur buluyordum. Ne yazık ki tekrar ettirdirilen duaların çoğunu telâffuz bile edemiyorduk.









( Habibin Vasfına Vasıl Olmak-1- başlıklı yazı maksud(e) tarafından 20.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu