Mecalin, sarımsı yapraklar arasında gezinen bir seyyaha bürünür, yokuş çıktığın hayatın basamakları arasında. Ezberlenmiş nice kifayeli tecrübeler başlangıcı geçmişin derinliklerinde bulunan,pek çok eskiye uzanan kadimliğe yemin etmiştir. Ansız, puslu, şımarık ve yaşanmış bir geceye yemin etmiş gibi. Yazmışsındır özünün kırılgan seramonik geçişlerini içeren dilekçeni ve üşüyen kalplerin nafile ibadetini. Sırılsıklam olursun bilinmezler arasındaki ıssız limanların bekleme salonlarında. Ve ellerinde taşıyamayacağın kadar içersin, içtiğin sudan, umutsuzluk zehrini akıtırsın kalp damarlarının en derin kapakçıkları arasına. Ve unutmuşsundur dağların beslediği rengarenk çiçeklerin yedi rengini ve hatta gökyüzüne ihtişamını yansıtan gökkuşağının yüklendiği umudun cilveli tecessümlerini. Öyle bir hale bürünürsün ki her şey üstüne gelir gibi hissedersin. Sanki geceler kamçılar kalbinde esir düşen benliğini ve nefsini. İbadetin milattan önceki yüzyılların mağaralarında yetişir. Ve esaretin kendinedir. Sen anlayamazsın hiçbir zaman kalplerin dudak öpücüklerinin bakışlarındaki esareti. Çıkmaz sokakların çıkılmaz harabe evlerine kurmuşsun cumhuriyetini. Gururun mahiyetini utançsız bir şekilde besleyen kibrinin ulaşılmaz doruklarında gezinen harami düşüncelerin, ihanetinin pençesini giydirmiştir masum yüzlü bir çocuğun kalp atışlarına. Artık hiçbir şaheser kelimelerin dokunamaz kalbimin yaralı simyasına. Hiçbir dile çeviremez mütercimler masum ve çırılçıplak bir aşka yaptığın ihaneti. Recm etmişim seni, Allahın müsfid cinlerini recm ettiği gibi.
ERKAM YILDIRIM