Kervan Geçiyor Sen Kalma Geri
KERVAN GEÇİYOR SEN KALMA GERİ

  

        Yerin yüzüne bulanmış acziyetin berheva olmuş insanları ,kalabalıklara değerek her biri, bir çok şeye bölününce , ahir hayat için lazım olan tekliği ve birliği yakalamak ve bu yolda ,yol yürümek insanlar için ne kadar çetin ve meşakkatli olduğu açık zahir ve aşikardır . Ve “zaman”O kadar derin bir kuyunun girdabındadır ki  Çetin bir kış, ayaz gibi yakan bir rüzgar yada cehennem gibi alevlenen bir tufanın kucağında dururcasına  bedenlere ve nefislere yani her serden insana ayrı oyun ve oyuncaklar taksim etmiştir ki bir nura veya lem’aya çıkışın ve  çekirdeğinin toprağın rahmine bırakılmasını engellemiştir. 

         Hatta kendine dönüşün tohumlarını yok edercesine bir bir dehlizin derinliklerine meylini mecbur kıldırır vaziyete bürümüştür. Bu durum karşısında mum gibi eriyen ademoğlu ise kendine dönüşün mukaddimesini bile yazamadan ahir aleme ,faniliğin fenalığını amel defterine derç ederek  öte alemin kapısını aralamıştır. Sonrası ise cehennem parçacıkları içinde yanmaya çalışırken , o esrarengiz parçalar arasında ayaza tutularak bedeninde ki kemiklerinin parçalanışını bir hezeyan ile değil ,gerçeğin en gerçekçi boyutuyla çekmeye başlamıştır . Oysa Şeyh Sadi Şirazinin dediği değil miydi 

“Malûmdur ki birbirinin uzvudur beşer

Zîrâ ki bir güherden olur hepsi cilveger”

Peki, o zaman hangi sıratlar vardı ki varmak istenilen. Dikenli rüzgarlar ,hırçın yeller yada bu üryan toprak için miydi her şey. Yada taksim edilip ,tahsis edilen bu civar heva ve heveslerin ve  en önemlisi mevzu bahis, kendine dönüşün mu yoksa  kendinden kopuşun mu civarıydı . Bak bir daha bak Rumi nede güzel söylemiş “ Benim tek bir canım, yüz bin tenim var. Binlerce insan gördüm ki ben onlar olmuşum sanki. Ancak Onların arasında yalnız kendimi göremedim.

Bunu diyen Rumi demek odur ki herkeste kendini görmüş ancak bir tek kendini görememiş . Yani herkes kendinden kopuşu perçinlemişken Rumi ,kendine dönüşünün içinde bulmuş kendini . Birliğin en ulu ve yüce rızkına elini atmış ve meyvelerini yiyerek alemin ulu’suna varmış. Yani Uluya varmanın, kendinden kopuşun değil kendine dönüşün bir neticesini taşıdığını bize ispat etmiş, belki de cihana bıraktığı en kudretli Güher olmuştur. 

Ve bunun yanında ,bir Arif ve mütefekkir olan Niyaz-i Mısri’nin beyitlerin de geçen şu sözlerle bitirmek isabetli olur. Niyaz-i Mısri derki “

“Sağı solu gözler idim dost yüzünü görsem deyu.

Ben taşrada arar idim, Ol can içinde can imiş “

Şimdi hala kopuşun hangi civara varacağını düşerlerken , dönüşün nereden olduğunu tahayyül etmek ne kadar yanlış ise diğer taraftan  akıl ve gönlün en çok bahtiyar olacağı ve kendini orda bulacağın bir kudretin ve kudsiyetin olduğunu anlaman  için  hala ne bekliyorsun . Zira Gel de kopalım tüm “KOPUŞLARDAN” .Bir bak  görmüyor musun tüm beyitler, şiirler, menkıbeler ve gazeller yani her şey kendine dönüşün ve kendine varışından bahsediyor iken Haydi “dur yolcu ,biraz dur dinle beni, kervan geçiyor sen kalma geri”



Erkam YILDIRIM

( Kervan Geçiyor Sen Kalma Geri başlıklı yazı #eryld tarafından 11.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu