şimdi aynı şehirdeyiz
aynı güneşle ısınıyoruz
aynı yağmurlar ıslatıyor tenimizi
aynı rüzgârlar dağıtıyor saçlarımızı.
şimdi aynı şehirdeyiz
bir vesaitle on dakika, yürüyerek
yarım saat sürerdi muhtemel vuslat
belki mutluluktan uçan bir çift kırlangıcın
kanatları yakın kılardı bizi birbirimize.
şimdi aynı şehirdeyiz
aynı denize, aynı gökyüzüne değiyor gözlerimiz
gözbebeklerimi hapsetmiş bir duman grisi
çalıyor mavilikleri benden, tüm renkler flu artık
mevsimler ise çaresiz
bir kış yastığına doldurulmuş dökülen kirpiklerim.
şimdi aynı şehirdeyiz
aynı toprağa basıyoruz, aynı kaldırım taşlarında
buluşuyor ayak izlerimiz
ve ben sıkıca tutunamıyorum o toprağa
tereddütle yürür oldu ayaklarım
ve biliyorum
diz kapaklarımdaki ürkeklik kalıtsal değil.
şimdi aynı şehirdeyiz
aynı oksijeni teneffüs ediyor ciğerlerimiz
soluklarımız karışıyor nefeslerimize
müsebbibi kokun olan acı bir tat buruyor damaklarımı
tebessüm etmeme engel artık titreyen dudaklarım.
şimdi aynı şehirdeyiz
sırtımda sayısız bıçak yarası,
aramızda birkaç dakikalık mesafe ve
aşılması imkansız bir ihanet seddi var...
Halil Ziya Doğruöz/Bursa
Yazarın
Önceki Yazısı