Henüz sensizliğin üçüncü günü


Henüz sensizliğin üçüncü günü 
Gün karaya çalmış yüzünü
Erken gelen karanlığa davetiye mahiyetine
Acı öykünmüş koca çehreme
Yerle bir olmuşum şafağın sazak estirdiği sabaha
Taze bir bardak çayda kalmış dersin
Sanki kendime hatrım
Giderken ardından bakarak yıkıldığımda

Susturmuşum bütün şen şakrak gülümsemelerimi 
Kurbanın kalbinde vurduğu bir günahsız gibi
Uzanmış öyle sere serpe abad olduğum mazi
Yetim kalmış bizden geriye kalan
hatırlar 
Gömülmüş toprağı nemli taze bir çukura
Bugüne kadar kurduğum bütün hayallerle beraber 
Karılarak gecenin sessizliğine

Dilimde telafüz sızısı
Bütün sevgi sözcüklerinin yerine nahoş cümleler çıkmakta
İsyanım hat safhada 
Ve anasını ağlatıyor ahlarım dünyanın
Göğüne melanet perdeleri çekmekle
Gözlerim arşı süzüyor biçare bir vaziyette 
Ruhum ayrı alemleri gezinmekte

Henüz sensizliğin üçüncü günü
Koca şehrin kalabalığı var boş odamda
İçerim mahşer yeri gibi yanıyor
Seni görmeyince her baktığımda

Henüz sensizliğin üçüncü günü
Bilsen kaç kara tren geçiyor üzerinde şuursuzca
Yeni uykuya yatırdığım hayallerimi ezerek
Kaç dağ dinamitlenip devriliyor üzerime
Kafayı kadehlere gömdüğümde
Kanarken ben kendi içerimde

Mehmet Kılıçel 



( Henüz Sensizliğin Üçüncü Günü başlıklı yazı M.Kılıçel tarafından 2.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.