"Mâdem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir; her vakit gelebilir." (Sözler, syf 155)

Her insan ölüme aynı uzaklıkta. Ama birçok insan gözlerini kapamış, ölüm düşüncesi aklının ucundan geçmiyor. Ölüm insanın hatırına nasıl gelmez, hayatın tek kesin gerçeği iken? 

Gafleti hayat tarzı haline getirmiş olan insan, kendisini rahatsız eden bu gerçeğin aklına gelerek gafletini zedelemesinden çok huzursuz olur. Bu kişi, hayattayken ölümü düşünmekten ne kadar kaçarsa, ölümün gerçeğiyle karşılaştığındaki rahatsızlığı da o kadar şiddetli olacaktır.

İnsanın beyni hiç çalışmıyor bile olsa elliye elli ihtimal vermesi gerekmez mi? “Ya ahiret varsa?”
Oysa ölümü sıkça düşünmek, hem mütevazı olmaya sebep olur, sığlarda çırpınmaktan kurtarır, derin düşünmeyi ve dengeli yaşamayı sağlar. 

Ölüm konusundan kaçarak, düşünmeyerek mutlu olacağını zannediyor birçok insan. Ölüm düşüncesi dünyaya ve metaına hırsla bağlanmaktan insanı alıkoyar. 

Tamam, insan ölümsüz olsaydı, bu davranış gerçekten de mantıklı olacaktı. Fakat bütün plânlar, ölüm denen mutlak sona mahkûm değil mi?

İnsanın apaçık düşmanı olan şeytan, her insan için farklı taktikler kullanıyor. Ancak birçok insanı yakaladığı zayıf bir nokta var ki, genellikle herkeste aynı; dünya hayatına ve metaına olan bağlılık.

Şeytan insanları saptırmak için kullandığı her telkini kendisi vermiyor. Plan ve taktiklerini etkisi altına aldığı kişiler aracılığıyla uyguluyor, telkinlerini onların ağzından veriyor. Şeytanın dostu olan bu kimseler, "günahın benim boynuma", "yaşlanınca nasılsa ibadet yapacak bol zamanın olur, şimdi hayatın tadını çıkar", "dünyaya bir kere gelinir" gibi sözlerle, insanları Allah’ın buyruklarını göz ardı etmeye ya da sorumluluklarını ileri yaşlarına ertelemeye yöneltiyorlar. 

Adeta şuursuzca, gaflet halinde yaşayan kimi insanlar da Allah’a gereği gibi kulluk ve ibadet etmek için daha çok zamanı olduğunu, yaşlanınca kulluk görevlerini yerine getireceğini düşünüyor, ne kadar ömrü kaldığını bilmeden. 

Şu çok kesin bir gerçek ki; Allah’ın buyruklarını yerine getirmeye vakit bulamadan, ölüm apansız gelip çatabilir. Oysa insan kalbini Rabb’ine bağladığında, her şeyi Allah’ın yaratmakta olduğu gerçeğini düşündüğünde, Allah’ın dilemesiyle hem dünyada hem de ahirette en büyük nimetleri kazanabilir. 

“Bir günü diğerine eşit olan ziyandadır” buyuruyor Peygamberimiz(asm). İnsanın kendini geliştirmesi ve bu konuda şevkini artırması lazım. Hiçbir konuda durağan olmamalı; imanını, ilmini, Allah’ın dinine hizmeti sürekli artırması lazım. Bu, insan için hem dünyada, hem de ahirette bereket getirir. Gelişen bünye genç kalır. Durağan bünyede yaşlılık, çöküş ve ölüm vardır. Dinçlik, sağlık, sıhhat, gençlik, güzellik ve iyilik için sürekli gelişen olmak lazım. Durağan insan yavaş yavaş gün be gün sosyal yönden, ekonomik yönden, bedenen, aklen, ahlâken, kısacası her yönden çöker.

Geriye dönüp baktığında, yaşadığı yılların ne kadar da çabuk geçtiğini düşünür insan. Yaşayacağı yıllar da aynı hızla geçecek oysa. Ki yavaş da geçse ölüm sonunda herkesi bulacak.

Zaman ve mekân kavramlarını yoktan var eden ve bunları tamamen kontrolünde bulunduran Allah, geçmiş ve gelecekteki tüm olayları zamansızlık boyutunda yaratır. Yaşanmış ve yaşanacak olan olaylar zincirinin tamamı, an an, zaman ve mekândan münezzeh olan Allah Katında planlanmış ve yaratılmıştır. İnsanın, tabî olduğu kader şeridi üzerinde bir etkisi yoktur. O’nun katında her şeyin başı da, sonu da, sonsuzluk şeridindeki yeri de bellidir.

İnsan nerede ve ne yapıyor olursa olsun, Allah’ın sonsuz aklıyla planladığı kadere tabi olduğunu asla unutmamalı. Her kim olursa olsun, her insan kesinlikle ölümü tadacak. İnsan, hayatını sona erdiren ölüme müdahale edemez. Hayatının sahibi, ona o hayatı verendir. Ve O, dilediği zaman verdiği hayatı geri alır. Yalnızca Allah, ezeli ve ebedi olandır.

Sizi diri tutan, sonra öldürecek, sonra da diriltecek olan O’dur. Gerçekten insan pek nankördür. (Hac Suresi, 66)
( Madem Ölüm Ölmüyor… başlıklı yazı E Bayraktar tarafından 7.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu