Bir gün bana yeni bir ortak geldi. Daha doğrusu süt kardeşi. Aslancık, benden bir ay büyüktü. Yani aslında benim süt ağabeyim olur. Aslancık’ın tıpkı ormanlar kralı aslanınki gibi kocaman patileri vardı, aslanlar gibi sallana sallana yürürdü. Annem onu emzirmek zorunda kalmıştı, yoksa açlıktan ölürdü. Aslancık’ın annesini zehirlemişlerdi, ölüsünü çöp kamyonuna koyarlarken görmüştüm. O sırada Aslancık da çaresiz bir şekilde bazen kamyonun önüne geçiyordu, bazen de arkasına... Bir çöpçü:
-Çiğnenip geberceksin! Deyip bir tekme atınca Aslancık viyaklayarak oradan uzaklaşmıştı.
Yanına gittim. Bana kuyruğunu salladı. Kafalarımızı birbirine sürttük. Onda bir sıcaklık hissettim. Birlikte annem gelinceye kadar oynadık. Annemi görünce ona doğru koştum. Aslancık tek başına kalmıştı. Süt emerken bir ara yanımıza geldiğini fark ettim. Hırlamadım, aksine sütümü onunla paylaşabileceğimi düşündüm. Ben karnımı doyuruncaya kadar bekledi. Annemin memesini bıraktığımda da bir hamle yapmadı. Ne zaman ki annem gözleriyle onu davet etti, o zaman süt emmeye cesaret edebildi...
Aslancık’la olan beraberliğimiz böyle başladı. Artık bir oyun arkadaşım vardı ve üstelik bu arkadaş beni tehlikelere karşı da koruyordu. Aslancık iri yarı bir köpekti, neredeyse benim iki katım. Ben tam bir yerden bitme, üflesen yıkılacak, adeta bir hayalet... Bana saldıran bir köpek olduğunda Aslancık hemen imdadıma yetişir, önüme geçer, beni korurdu. Bir müddet sonra diğer köpekler de bunun farkına vardılar ve bana ilişmemeye başladılar...
İkimizi de yalayan, bizimle oynayan annem bir gün süt emmek için yaklaşan Aslancık’a hırladı. Demek ki onun süt içme çağı bitmişti. Bundan on gün sonra da aynısı bana yapıldı. Yapacak bir şey yoktu. Çaresiz verilen karara uyacaktık.
Bir müddet annemle beraber dolaşıp yiyecek aradık. Çöplükleri karıştırdık, bahçelerde dolaştık, ormanı hallaç pamuğu gibi attık. Hatta bir şey yiyen insanlar gördüğümüzde bize de versinler diye onlara yalakalık yaptık. Çokça yiyecek bulduğumuz günler olduğu gibi, aç kaldığımız günler de oldu. Ben yiyeceğimi kimseyle paylaşmazdım; ama Aslancık öyle değildi. Yerken bir köpek yanına gelirse yiyeceğinden almasına ses çıkarmazdı. Hatta önündeki yiyeceği çalan kediler olurdu da onlara bile bakmaktan başka bir şey yapmazdı. Halbuki o kedilere bir pençe atsa, canlarını çıkarmak için yeterdi.
● ● ●
(Devam edecek...)
Ömer Faruk Hüsmüllü