Çocukluğumdan bir anım geldi bu yazıyı okuyunca.Konuyu kısaca anlatayımYaşımın kaç olduğunu hatırlamıyorum 6-7 yaşlarında vardım sanıyorum.
Bir bahar mevsimi köyde bahçelerin ekilme zamanı idi.
Komşumuz Niyazi ( Beşirin Niyaz ) amcanın bir oğlu vardı adı ŞAhin.
Şahin babası ile münakaşa etmiş evden gittiği gibi köydende gitmiş,
nerede olduğunu bilen yok.
Niyazi amcanın birde nişanlı kızı vardı,akrabası olan bir delikanlı ile nişanlamışlardı.
Dünürü aslında dayısı idi..Damadına derki oğlum araştırın bulun getirin şu çocuğu.
Bir şekilde Şahinin nerede olduğunu öğrenmişler.Yakın bir köye gitmiş.
Damadı Mustafa ağbi o köye gider Şahin’i güç bela ikna eder köye dönerler.
Dedim ya bahar mevsimi köyün önündede büyükçe bir tarlaları vardı..
Genellikle oraya sebze ekerlerdi.
Mustafa ağbinin ağbeyi Mehmet ağbi ve Babası Satılmış amcada o tarlayı sürüyorlar
sebze ekecekler,Şahin’le Mustafa ağbi bahçeye geldiler.
Bizde yanlarında oynuyoruz..
Sanırım Niyazi amca sormuş olmalı oğlum niye böyle yaptın,biz sana ne yaptık falan der gibi,
Şahin koca tarlaya sığmıyor,asıyor kesiyor ben konuya vakıf değilim tabi ki,çünkü aklım yetmiyor
Yok ben burada durmam,bu evde yaşamam sallıyor birşeyler..
Neticede Şahini sakinleştirdiler konu orda kapandı..
O Rahmetlik Niyazi amcanın o hali gözümün önünden 60 yıldır gitmez.
Sonra Niyazi amca köyde neyi var neyi yoksa sattı kazaya yerleşti..Sanıyorum ki Şahin
köyde yaşamak istememişti..
Kazada bir kahvehane açtı onu işletmeye başladı..Yaşlandı.Şahin kahveyi kapattı,Fransaya
turist gitti orada işçi oldu ve şimdi fransada yaşıyor..
Aslında öyle güzel bir konu var şahin hakkında ama buraya aktarmak istemiyorum onu.
İşte BABALIK BÖYLE BİRŞEY
evlatlar ancak BABA olduklarında anlayabiliyorlar BABALIĞIN NE DEMEK OLDUĞUNU.
Keşke babalarımız ve ANNELERİMİZİN kıymetlerini onları kırmadan onlar ebediyete gitmeden
anlayabilseydik..
Birdahaki yazımda oğlumla aramızda geçen buna benzer bir konuya değineceğim..
Çünkü ölen oğlumda bana az çektirmedi..(( ASİ ))
______________________________________________________________________________
Delikanlı 16 yaşında iken babası ile tartışmış ve evi terk etmişti.
Buna çok öfkelenen baba, evde onun adı bile anılmayacak diye yasak koymuştu.
Anne her gece evi terk eden oğlunun yatağına oturup yastığını koklayarak uyuyordu.
“Oğlumu özledim, ne olur gidip arayalım, bulup getirelim” dese de, baba geri adım atmıyordu.
Aradan iki yıl geçmişti.
Oğlunun doğum günü o yıl Babalar günü ile aynı güne denk gelmişti.
Annenin ağlamaklı halini görünce dayanamadı baba “Şu adrese git, oğlunu gör” dedi.
Ve ekledi, “Adresi benim verdiğimi söyleme ama” Birkaç şey daha söyledi ama anne duymuyordu bile,
aklında bir tek adres kalmıştı. Anne sevinçten uçuyordu.
Hemen hazırlandı yola koyuldu.
Büyük bir şehrin karşı yakasındaydı babanın verdiği adres.
Gittiği adres bir tamirhaneydi.
Oğlunu tulum içinde gördü.
Bir süre ıslak gözlerle dükkanın karşısından izledi ve oğluna doğru yaklaşmaya başladı.
İki yıl boyunca kendisini arayıp sormayan ailesini unutan delikanlı
aniden annesini karşısında görünce önce şaşırdı, sonra koşup sarıldı annesine.
Babası hariç herkesi soruyordu, “o nasıl, bu nasıl,” diyerek.
Ve sonunda “O adam nasıl, hala aksi ve anlayışsız mı?” diye sordu annesine.
Anne cevapsız bıraktı bu soruyu.
“Hadi oğlum gel eve gidelim” dedi.
“Hayır anne, ben böyle iyiyim.
O adamla tekrar aynı evde yaşayamam” dedi ve dükkana doğru yürümeye başladı.
Arkasından bir süre bakakalan anne hazırladığı pastayı oğluna vermek için seslendi.
Delikanlı pastayı alırken annesine “Anne ne olur ısrar etme, gelmeyeceğim.
Bir gün bile merak edip arayıp sormayan bir adamla aynı evde yaşayamam ben” dedi.
Anne boynu bükük halde oğlunun yanından ayrılmaya hazırlanırken
“Peki oğlum sen bilirsin. Anlaşılan çok kararlısın, gelmeyeceksin.
Ama baban dedi ki;
son bir aydır arkadaşlık ettiği çocuktan uzak dursun, o çocuk sana zarar verecektir.
Önceki arkadaşıyla barışsın”. Bu kez çocuk donakalmıştı.
Annesi eve dönmüştü. Babaya sitem etti,
“Madem biliyordun nerde olduğunu neden benden sakladın?
O yüzden rahattın demek? ”
Hep ters, aksi görünen baba yutkundu ve gözlerinden iki damla yaş akıverdi.
“O benim canımdır ya, canım” dedi.
“Ne zamandan beridir biliyordun? ” diye sordu anne.
“Gittiği günden beridir biliyorum.
Bazen öğlen molalarında ne yiyip ne içiyor diye gider uzaktan izlerdim,
Bazen akşamları geç gelirdim ya hani, sen beni kahveden sanırdın,
işte o zamanlarda da ne yapıyor kimlerle takılıyor diye takip ederdim.”
Karı koca bir birlerine sarılıp ağlarken kapı çalmıştı.
Elleriyle gözlerini silerek kapıyı açmaya gitti anne.
Annesinin kendisine yaptığı pastadan daha büyük bir pasta ve hediye paketi ile içeri girdi delikanlı.
Koşarak babasına sarıldı. “Babalar günün kutlu olsun babaaaa”
Delikanlı anlamıştı.
Kendisine hiç bakmadığını düşündüğü babasının, aslında gözünü hiç üzerinden ayırmadığını anlamıştı.
Babalar kızar bağırır ama hep evlatların iyiliği içindir ; evlatlar çocukken bunu anlayamaz.
Fakat bir gün onlar da Anne Baba olunca anlarlar Babanın kıymetini..!
Yazı Alıntıdı