Gönül sürçmesi sevdalardan Eğilip kalmış mumlardan
İzmarit dolu tablalardan
Yarım içilmiş çaylardan
Biraz candan birazda kandan
Bir heykeldir aşk.
Bende heykeltraş
Yüzü güzel olsun derken
Gözlerinin altında mor halkalar oluşan
Serseri, sefil,yalnız,azda küfürbaz
Maceram başlarken taşla
Ellerim yatkın değildi henüz aşka
Mavi fonda kırmızı şapka
Nasılda benzetmiştim ilk gün
Beyaz tenli papatyalara
Torbalarla gelirdi o zamanlar
Sabahların selamı
Ekmek kokusunda yuva tutkusu
Derinlerde hiç hissedilmemiş bir hazzın
Birgün geçip gidecek korkusu
Masada çaydanlık,saçlarımda bugidiler
Tam dua ederken
Radyoda ki aşk şarkısın verdiği
Günah işliyormuş duygusu
Aşk mı insanı seçerdi ?
Yoksa, insan mı aşkı ?
Belki de köle ile efendi arasında
Hiç sorulmamıştır bu soru
Ne kadar severdim ah !
Sıcaklığını ellerinin
Dokundukça tenime
Bir kartalın pençelerinden yere düşüyormuş gibi
Ürperirdim
Sabır ve sükunet
Birde araç gereçlerim
Belki alışamadım aydınlığa
Karanlığa özendim
Her gece kör ışıkta
Gözlerime saplar yüreğimi
O çirkin taşa
Milim milim nakşederdim
Yandan vururken ışık
Kulağına şimdi unuttuğum
Şarkıları söylerdim
Ve İstanbul'u anlatırdım
Balıkçıların yanında bekleşen kedileri
Sardunya pencereli evleri
Çiçekçi kadını
Simitçi çocukları
İsterdim ki;
Kaysın ayağım vapur iskelesinde
İkimizde Marmara'ya düşelim.
Şimdi bitti heykelim
Mahlası" isimsiz "bir şiirle
Kim isterse veririm ..
Yüzünde yüzüm
Ellerinde ellerim
Dudaklarında parmaklarım var.
Yalnız kalp oynayı unutmuşum.
Bu heykeltıraşa
Hakkınızı helal edin ..
Ümit Seyhan