Tirmanya İktidar Partisi on beş yıldır tek başına iktidardaydı. Haliyle
başbakan ve cumhurbaşkanı onların partisindendi. İstedikleri kanunları
istedikleri şekilde çıkartıyorlar ve muhalefetin borusunu da fazla öttürmüyorlardı...
Tirmanya yıllar önce Avrupa Birliğine girmek için başvuru yapmış, lakin bu
başvurusu halen başvuru olarak kalmış ender ülkelerden biriydi. Ülkenin Avrupa
Birliği tarafından incelemeye alınması şimdiki Tirmanya İktidar Partisi
tarafından sağlanmıştı, onlarda bunu her fırsatta dile getiriyor ve bunun ile
övünüp duruyorlardı. ''Biz olmasak Avrupa Birliğinin önünden bile geçemezdik,
ziline bile basamazdık, paspaslarına ayaklarımızı bile silemezdik, liderleri
ile vesikalık bile çektiremezdik, çektirdiğimiz vesikalıkları çoluğumuza
çocuğumuza bile gösterip havamızı atamazdık.'' lafları havada uçuşur olmuştu...
Yetkililerden, ilgililerden ve de bu konuda bilgililerden öğrendiğimiz kadarı
ile Avrupa Birliğine girebilmek için, ülkelerin uyması, yerine getirmesi
gereken binlerce standart ve kurallar silsilesi vardı. Yani sizin anlayacağınız
Tirmanya ve Tirmanya iktidar partisi söylenenleri yapmak ve istenilen şeyleri
yerine getirmek mecburiyetindeydi, yoksa birliğe girmeyi bırakın, kapısına dahi
yanaştırmayacaklardı.
Müracaattan bir müddet sonra Tirmanya'da Avrupa Birliği elemanları ve
müfettişler tarafından denetlemeler başladı...
Bir denetleme sırasında Avrupa Birliği müfettişleri bir ilköğretim okulunun
dersliğine girerler. Sınıfta ders vardır ve öğrenciler heyecan ile dersi
dinlemektedir. Müfettişlerden biri öğretmene döner ''Sayın Hocam çok güzel
birinci sınıfa ders veriyorsunuz, ama bakın çocuklar ellerini sıraların üstüne
koyuyorlar, iki ellerini birden koymasınlar, ayrıca ders zilleri kuş ötüşü
şeklinde çalsa güzel olur, ha bir de beslenme saatinde yumurta yemesinler, çok
önemli bunlar Avrupa Birliğine girmek istiyorsanız bunları mutlaka
yapmalısınız. Yine önemli bir konu bakıyorum bazı çocukların gözünün üstünde
kaşı var yani olmasın bir daha. Biz bir müddet sonra yine geliriz yine
denetleriz sizi emi kendinize iyi bakın derslerde de öyle fazla Kurtuluş
Savaşıymış, Atatürk'müş anlatmak yok ha, savaş mavaş bunlar tu kaka, andımız
mandımız ne onlar öyle vallahi bizim birlikteki hiç bir ülkede ant mant diye
bir şey yok.'' Konuşmasını bitirir ve çıkar gider müfettişler...
Denetlenmeden nasiplenen bu sefer Tirmanya'nın tuvaletleridir. Avrupa Birliği
denetçileri büyük şehirlerin birinde rastgele bir tuvalete girerler ve
denetleme için geldiklerini söylerler. Tuvalet konusuna Avrupa Birliğinde çok
büyük önem verilmektedir. Bayan ve erkek tuvaletleri ayrı ayrı ekipler
tarafından sıkı bir şekilde denetlenir. Denetleme bittikten sonra Avrupa
Birliği Komiseri açıklamasını aynen şöyle yapar. ''Tuvaletler günde üç posta
temizlenecektir, ayrıca tuvalet kâğıtlarının devamlı aynı renkte olması sakınca
yaratmakta olup hacetini gideren insanların morali üzerinde olumsuz etkiler
yaptığından dolayı zaman zaman değişik renkte tuvalet kâğıtları kullanmakta
yarar vardır. Ayrıca tuvalet ücreti ödemeleri kredi kartı ile yapılabilmeli ve
müşteriler istediğinde taksite de bölünebilmelidir ve de para puan
kullanılmasında da bir engel olmamalıdır. Bundan gayrı çıkışta kolonyalar hep
aynı limon kolonyası olmamalı başka başka kolonyalarda kullanımda olmalıdır.
Tuvaletler çok kalabalık olduğunda da sıra numarası alınıp öyle içeri
girilmelidir. Ayriyeten insanlar hacet giderirken de müzik yayını yapılmalı ve
rahatlama işi daha rahat hale getirilmelidir. Klasik müzik tercih sebebidir
Bethoven, Vivaldi ve Mozart iyi gider diye düşünüyoruz. Çok önemlidir bunlar
birliğimiz için çok önemli.'' nihayet denetleme biter ve tuvaleti bekleyen
Hasan da derin bir oh çeker...
Tirmanya'da denetleme sırası folklor dernekleri ve halk oyunları ekiplerindedir.
Avrupa Birliğinin denetçi biraderleri amatör ruhla halk oyunları faaliyeti
gösteren bir dernekten içeri girerler. O sırada geniş bir alanda değişik
ekipler çalışmalar yapmaktadır. Bir taraftan izlerler bir taraftan da ellerinde
ki kalem ve kâğıtlar ile not tutmaktadırlar. Bir iki saat çalışmaları
izledikten sonra dernek yöneticilerini yanlarına çağırarak görüşlerini
iletirler.'' Bir kere bu izlediğimiz kılıç kalkan ekibi çok tehlikeli bir ekip
olup, ellerinde ki kılıçların boyunun kısaltılması, uçlarının körleştirilmesi
gerekmektedir ve de ülkenize gelen yabancı turistleri de kılıç kalkan ekibi ile
karşılamaktan vazgeçin artık. Ayrıca aynı olay Erzurum ekibinde ki hançer barı
oyununda da görülmektedir, yapmayın böyle, tehlikeli işler bunlar. Bilahare
bazı oyunlarınız çok yavaş bazı oyunlarınız da çok hızlı oynanmaktadır horon
gibi hızlı oyunları biraz yavaşlatıp, zeybek gibi yavaş oyunları da makul bir
şekilde hızlandırırsanız sizin için daha iyi olur kanaatimce. Yine başka bir
husus da çalgıcıların arasına gitar çalanları kontrbas çalanları, keman
çalanları, viyolonsel çalanları, çello çalanları da serpiştirirseniz çok sesli
folklor yapmış olursunuz. Nasıl akıllar ama. Sonra ekipleriniz uluslararası
yarışmalarda hep ödüller almaktadır. Bundan böyle iki senede bir katılsınlar
yarışmalara, arada başka ülkelerin folklor ekipleri de ödül alsın hep siz hep
siz olmuyor ama.'' Denetçiler işlerini bitirdikten sonra çıkıp giderler. Dernek
yöneticileri şaşkın vaziyettedir, hatta içlerinden bir tanesi dişlerini
gıcırdatarak kendi kendine söylenmektedir. ''Hay ben sizin birliğinizin de
denetlemenizin de içine ettiniz bizim kültürümüzün.''
Yine başka gün başka bir Avrupa Birliği denetlemesi bir lokantada
yapılmaktadır. Gittikleri yer lüks bir lokanta olup gayet temizdir. Selam verip
içeri girdikten sonra sebebi ziyaretlerini söyler ve denetlemeye başlarlar.
Müdür hazır ol da karşılarında beklemektedir. Müfettişler işletmeyi uzun uzun
denetledikten sonra müdüre dönerler ve şu konuşmayı yaparlar. ''Sayın müdürüm
her şey çok güzel çok temiz lakin garsonlarınızın ayakkabı boyasının markasını
beğenmedik. Ayriyeten peçeteler çok beyaz, insanın gözünü alır yahu, tepede ki
vantilatörlerde çok hızlı çalışıyor, standartlara göre en yavaşında
çalıştırmanız lazım, menülerin dışını deri kaplamamışsınız, onları da deri
kaplayın lütfen, ezogelin ve işkence çorbalarını da kaldırmalısınız; pardon
işkembe miydi? Ayrıcaaaa mutfakta ki aşçıların da her zaman beyaz giymesi
zorunlu değil, camlara dışarıdan bazen sinekler konuyor konmasın efendim.
Garsonlarınız en az dört lisan biliyor mu, bu da var. İki ya da üç lisan bilen
garsonları tekrar kurslarda eğitin efeeem ve dahi bahşişlerde fiş ve fatura ile
garsonlar tarafından belgelenmeli, ayrıcaaa çorba kepçelerinin de standartlara
uymadığını gördük. Kırmızıbiberler ağzı yakmasın, karabiberler hapşırtmasın
efendim, bundan başka tuvaletlerdeki taharet muslukları hem sıcak hem soğuk su
akıtmalı dimi efendim Türk Milleti'nin de mıçını sıcak su ile yıkamak hakkı
değil mi. Bunları bir düzeltin biz yine gelir yine denetleriz. Hep sizin
iyiliğiniz için bunlar hep sizin iyiliğiniz için.'' Avrupa Birliği denetçileri
gittikten sonra lokanta personeli ve müdür derin bir oh çeker ve de aynı
zamanda söylenenleri nasıl yapacaklarını kara kara düşünmeye başlarlar...
Tirmanya'da günler torbaya girmez. Ömür biter Avrupa Birliğinin o meşhur
denetlemeleri bitmez. Sırada ayakkabı fabrikaları ve satış yerleri vardır.
Denetleme günü gelir çatar. İşletme sahibi denetçileri buyur ettikten sonra
başlarlar işletmeyi incelemeye. Uzuuun bir müddet inceledikten sonra müdürü
karşılarına alırlar ve gördüklerini aktarmaya çalışırlar. ''Ayakkabı topukları
yürürken tak tuk ya da takada tukada ses çıkarmamalı, fabrikada ki makineler
gayet sessiz çalışmalı, makineleri yağlarken on üç gram dan fazla yağ
kullanılmamalı, derileri kesen arkadaşlar kesim yaparken sol ellerini asla
kullanmamalı, sol ellerini kullananlar varsa, sağ elleri ile kesme kurslarına
gönderilmeli ve sağ elleri ile kesmeye alıştırılmalı. Müşteriye yanlışlıkla
küçük ayakkabı satılmışsa beş çift, büyük ayakkabı satılmışsa üç çift tazminat
olarak yine ayakkabı verilmeli. Çekeceklere tezgâhtarlar tarafından asla kerata
denilmemeli ve kerata muamelesi yapılmamalı.''
Avrupa Birliği denetçileri yapılması gerekenleri sıraladıktan sonra işletme
sahibinin elini sıkar ve ''Bunları yerine getirirseniz sizin menfaatinize, yok
eğer getirmezseniz, birliğin kapısına gelir, zili çalar çalar beklersiniz
senelerce.'' der. Müessese sahibi denetçilere döner ''Akşam sizi yemeğe davet
edeyim o zaman.'' denetçiler sevinir bir an hatta içlerinden oh may gat bile
derler. Müessese sahibi tekrar denetçilerin gözlerinin içine bakarak ''Kuş
yedireceğim size hem de çok özel bu kuşlar ağzımız ile tuttuk bunları,
ellerimizi arkaya aldık ağzımız ile tuttuk afiyet bal şeker olsun.''