GERÇEK ZENGİNLİK
Aslında her birimiz ne kadar da zenginiz
şu hayatta. Bir görebilsek şükredilebilecek güzellikleri. Gören gözümüz, duyan
kulağımız, sağlam el ve ayaklarımız, aklı başında bir yapımız varsa ne kadar da
zenginiz. İki nefes arasındaki yaşamda kilitlidir zenginliğin şükrü. İki
nefeslik ömürde anılar raks eder durur, sanki bir balerin ile baletin eşsiz
dansı gibi. Para, çok şeydir lâkin her şey değildir. Sevgi, mutluluk, gönül
muhabbeti, kardeşlik, komşuluk, aşk, sevinç, tebessüm gibi birbirinden özel
hisleri parayla satın almak imkânsızdır ve bunu hepimiz biliriz. Zenginlik ve
fakirlik aslında bizim bakış açımızdan doğar ve hayatı yorumlamamızla anlam
kazanır.
‘FAKİRLİĞİN ANLAMI’ adlı bilinen bir öyküyü aktarayım:
Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve bir gün geçirdiler.
Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu:
“İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?”
“Evet!”
“Ne öğrendin peki?”
Oğlu cevap verdi:
“Şunu gördüm: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.”
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı.
Oğlu ekledi:
“Teşekkür ederim baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”
Bu anlamlı hikâyeyi beğendiniz mi? Aslında
her birimiz çocuklarımıza bu yazıdaki küçük kahramanımızın yaşadığı gibi hayatı
yakından gösterip yaşatsak nasıl da anlam kazanır. Elinde en kaliteli
oyuncaklar, her ay yenilenen kaliteli ayakkabılar, odalarında kendilerine özel
televizyon ve dizüstü bilgisayarlar, son model akıllı telefonlar, kocaman
elbise dolapları, yurtdışından gelen kitap ve kırtasiye ürünleri (ama hiç
okunmayan kitaplar!), israf edilen cep harçlıkları ve öğle yemeğinde yenen
ayaküstü abur cubur atıştırmalıklar ile bilinçsiz yetişen birtakım gençlerimizi
görenlerimiz olmuştur eminim.
“Çilek
ağaçta mı yerde yetişir, tavuklar neden uçamıyor, buğday tanesi nasıldır, incir
yaprağı nasıl bir şey, erik ve kiraz ağacını nasıl ayırt ederiz, yumurta nasıl
pişirilir?....” gibi sorular duyunca, insan ister istemez gülebiliyor hiç
bahçe görmemiş ve köye gitmemiş büyükşehirde yetişen çocuklarımız için.
Birileri; kümes hayvanlarının evcilleştikleri için zamanla uçmayı unuttuğunu,
incir ve çınar ağacı yapraklarının insan eli gibi ve şekilli olarak muhteşem
güzellikte olduğunu, incir bitkisinin acımsı bir süt içerdiğini ve incir ile
çınarın da güzel kokulu kolonyalarının üretildiğini, erik ağaçlarının asıl güzelliğini
ilkbaharda süslenen dallarında seyretmesi gerektiğini, yumurtayı çırpıp azıcık
sıvı yağ ve tuz ile birkaç dakika pişirmesi gerektiğini yahut kendisine güvenemeyen
bir genç için yemek tarifini her gün elindeki akıllı telefonuyla yararsız
sitelere bakmak yerine güzel yemek sitelerine tıklayarak anında görsel
videolardan izleyip becerebileceğini ve benzer ipucu örnekleri anlatıp
yönlendirse mükemmel olurdu. Robot gibi ve hazırcı yetişen gençlik yerine
enerjik, üretken bir gençliğin yetişmesi toplumumuzu bile kalkındırır. GERÇEK
ZENGİNLİK aslında; insanın kendi elinde, araştırmasında,
merak etmesinde, insanlarla iletişim kurmasında, sosyal olmasında, yaşayarak
görmesinde, bakarak öğrenmesinde, ders almasında yatar.
Bir mutluluktur hayat ve tecrübedir
tebessümle yaşamak. Düşler gülüşlere bulanır ve kaymak olur her bir zenginlik.
Çiçek sevgisi, çocuk sevgisi, doğa aşkı, hayvan sevgisi, faydalı hobiler, aile
beraberliği, okuma aşkı nasıl da gönül zenginliği biriktirir her kalpte. FAKİRLİK; bizim tembel oluşumuzdadır,
fakirlik bizim elimizdekilerle yetinmememizdedir, fakirlik okuyup araştırmamamızdadır
ve fakirlik şükretmememizde şekillenip filizlenir. Şu an nefes alıp bu
satırları okuyabiliyorsak gören gözlerimiz adına zenginiz. Bu deneme yazımızı
okurken yorumlayabiliyorsak beynimiz ve fikirlerimiz adına zenginiz. Okurken
tebessüm ediyorsak mutlu olduğumuz için zenginiz. Zenginiz her birimiz, emin
olun sizden zengini yokmuş gibi alçakgönüllü olup iç zenginliğinizin keyfini
yaşayın. Bir nefeslik ömür ve yudum yudum biriken hasretler adına gönül
zenginliğinizle mesut kalın.