ŞİİRDEN EDEBİYATTAN SÖZ
EDİYORUM
Ahmet AYAZ
Gaziantep Güneş Gazetesi 05.12.2017
Akpınar Dergisi Sayı 73 Sayfa sayfa 33 Ocak-Şubat 2018
............................................................................................
………………………………………
Saygıdeğer okurlarım;
Bugün size şiirden edebiyattan söz etmek istedim. Daha doğrusu, şiir ile ilgili
bir sohbet yazısı diyebilirim. 23 Temmuz
2017 günü Sivas’ta müzikli şiir dinletisi vardı. Ben de her seneki gibi
o tarihte Sivas’a davetliydim. Sivas’ın İl Kültür ve Turizm Müdürü Kadir PÜRLÜ
şu fıkrayı anlatmıştı, ben de sizlerle paylaşmak istedim.
Zamanın padişahı,
kültürü sanatı ve edebiyatı çok severmiş. Boş zamanlarında da durmadan eline
kalemi alıp, şiir yazarmış. Yazdıkları
şiiri de bir dosyada biriktirirmiş. Yazdıkları basbayağı birikince, kendi
kendine demiş ki; Yaho ben yazıyorum ama, bunları bir şair görse iyi olur
demiş. Zamanın ünlü şairlerinden birisini çağırmış, yazdıklarını şairin önüne
indirmiş.
Zamanın ünlü şairi,
dosyada ki yazdıklarını iyice inceleyip bir tarafa indirmiş. Şimdi padişah
soruyor. “Ne oldu? Nasıl olmuş?” diye. Ünlü şair yüzünü padişaha
çevirip, cevap veriyor. “Sayın Padişahım. Gelecekte yazacakların için bir şey diyemem. Şu
an yazdıklarının içinde şiir yok” der demez, Padişah ”Bunu hemen eşek cehennemine,
eşeklerin içine atın” diyor ve ünlü şairi eşeklerin içine atıyorlar. Ama padişah
yazmaya yine devam ediyor. Aradan uzun
bir zaman geçtikten sonra padişah ünlü
şairi tekrar çağırıyor ve yeni yazdıklarını
incelettiriyor. Padişah “Nasıl olmuş” deyince; Ünlü şair “”Padişahım iznin olursa ben
yine eşek cehennemine, eşeklerin
içine gideceğim” diyor. Elbette şairler
ezilirler, ceza görürler ama, hiç kimseye yağ yakıp, yalan söylemezler. Bu söz
padişahın çok hoşuna gidiyor ve ünlü
şairi serbest bırakıyor. Bir daha da şiir yazmak için eline kalem almıyor.
Gaziantepli ünlü
polisiye romancısı arkadaşımız Sayın Ahmet Ümit, yazım hayatına şiir ile
başladı. Daha sonra şiir yazmak benim
işim değil diyerek, yazdıklarını beğenmedi ve şiir yazmayı bıraktı.
Bunun ile ilgili birkaç
söz daha edeceğim. İnşallah başınızı ağrıtmam.
Gaziantep’te, kısa adı GASED olan Kültür Sanat
Ve Edebiyat Derneğini beraber kurduğumuz Vali Yardımcısı Gökhan Veli Kişioğlu ile bir gün edebiyattan
şiirden söz ederken, Ahmet Bey ben de şiir yazıyorum demişti. Ben de
yazdıklarına bir baksam deyince, elbette diye cevap verdi. Ben ne zaman dediğimde, yazdıklarımın şiir olduğuna inandıktan sonra
demişti. Ayrıca Erzincan da bir etkinlik düzenleyip, bizi beş gündüz ve dört
gece Erzincan’ın en güzel yerlerini gezdirip, bizi misafir eden, sevgili Adem
Yıldırım, bizi dinlemekle yetindi, şiir
okumadı. Israrımıza rağmen. Ben sizler gibi ustalaşınca, sizler
demeseniz de, size şiir okuyacağım dedi. Adem Bey biz seni böylece kabulleniyoruz
dedikse de, bize şiir okumadı. Ben Gökhan
Veli Kişioğlu ve Adem Yıldırımın burada kulaklarını çınlatıyorum.
Şimdi ben etrafıma baktığımda kimileri
şiir atölyesi açmış. Bazıları şiir öğretiyor. Bazıları yazarlık okulu açıyor. Bunları görünce güleceğim geliyor. Bunların hepsi kendi kendilerine
bir eğlence, bir uğraşı bulmuşlar.
Dostlar bizi alış verişte görsün hesabı. Hepiniz biliyorsunuz. Yaşar kemal
GÖKÇELİ yazarlık okulundan mı mezun?
Rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ Şiir atölyesinde mi okudu? Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Şimdi size soruyorum. Şiir atölyesi açanların
veya şiir öğretenlerin 1000 tanesi bir araya gelseler, Abdurrahim Karakoç’un, bin de birisi ederler mi?, Yazarlık okulu
açıp da, yazarlık dersi verenlerin 1000 tanesi bir araya gelseler, Yaşar Kemal
Gökçeli’nin, bin de birisi
olabilirler mi? Bunlar kendilerini ne sanıyorlar? Bir türlü öğrenemedim. Bence akıllarını
başlarına devşirseler de, edebiyat sanat için başka bir yol deneseler iyi olur diye
düşünüyorum. Son söz, şair ve yazar yetiştirilmez. Şair ve yazar yetişir
kanaatindeyim.
Sayın okurlarım beni
unutmayın. Sohbet köşemde sizler ile yine buluşalım. En güzel ve mutluluk dolu
günler hep ve hepimizin olsun diyorum. Hoşça ve dostça kalınız.