Yüce yaratıcı Allah cc. bütün nimetlerini faydalanalım diye biz insanların
emrine vermiş. Çevrenize şöyle dikkatlice bakın doğa da insana zararlı olarak
yaratılmış bir şey göremezsiniz. Her şey ekolojik bir denge içinde ömrünü
sürdürmektedir. Balıklar, kuşlar, fareler, yılanlar, çam ağaçları, çimenler,
bulutlar, yağmur ormanları, hamam böcekleri, bitler, denizanaları vs.
Akıl ve aklını kullanmasını, makine yapmasını bilen tek varlık olarak bizler ne
yapıyoruz? Yaptığımız tek şey kendi ellerimizle yaşadığımız zamana ve geleceğe,
çocuklarımızın geleceğine ihanet etmek, dünyayı yaşanılabilir olmaktan çıkarmak
için elimizden geleni ardımıza koymamak. Sorarım size bu mu insanlık, bu mu
ortak akıl, bu mu Tanrı inancı ile dolu dolu olmak? Hiç sanmıyorum...
Ormanları yakan bizleriz, tarla açmak için. Denizlere arıtmadan pislik akıtan
bizleriz, ucuz yollu bir iş olduğu için. Fabrikalarımızın bacalarına filtre
cihazları taktırmayan bizleriz, pahalı bir şey zannettiğimiz için. Doğaya bu
kadar zalim davrandığımız için, gün gelip bir gün hüngür hüngür ağlayacak olan
da bizleriz...
''Son yıllarda Afrika'da doğal yaşamın kaynağı sayılan bu ormanlar ya çiftçiler
tarafından yakılıyor ya da ağaçlar kesilerek yok ediliyor. Ormanların yok
edilmesi ise iklim değişimine neden oluyor...''
''Afrika'daki yağmur ormanları, Kamerun'dan Kongo'ya, Gine'den Gabun'a kadar
geniş bir alana uzanıyor. Bu ormanlar, Güney Amerika'daki Amazon ormanlarının
ardından dünyanın en eski ikinci tropikal ormanları. Uzmanlar, yeryüzündeki
hayvanların yüzde 40'la yüzde 60 arasındaki bir bölümünün bu yağmur
ormanlarında yaşadığına dikkat çekiyor.''
''Son yıllarda özellikle Afrika'daki ormanların yakılarak yok edilmesi ya da
ağaçların kesilmesi yüzünden çok sayıda canlı yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya. Çevre örgütü Greenpeace son 30 yılda Afrika kıtasının ormanlık
alanının üçte ikisini yitirdiğine dikkat çekiyor.''
Dünya üzerinde ki denizlerin ve diğer su kaynaklarının kirliliği de önemle
üzerinde durulması gereken bir konudur kanımca. Su bugün insanın en temel besin
maddelerinin başında gelir. İnsan vücudunun bile yaklaşık yüzde altmışı sudur.
Bu kadar hayati bir öneme haiz bir madde iken, bizler onu kirletmek,
kaynaklarımızı kurutmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz, ama
bilinçli, ama bilinçsiz olarak. Literatürümüze de girmiş su ile ilgili çok güzel
atasözlerimiz ve deyimlerimiz vardır. Su getirene ''Su gibi aziz ol''deriz, uzun
boylulara ''Sulak yerde büyümüş''deriz, yine''Suyun yavaş akanından insanın yere bakanından kork''deriz. Suyun Türk
Kültüründe ki yeri ayrıdır...
''Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), 2010'da dünyada balık tüketiminin
rekor düzeye çıktığını belirterek dünya rezervleri konusunda alarm verdi.''
Yine bir araştırmada okuduğum kadarı ile her gün dünya denizlerinden yüz elli
bin kamyon balık çekilmektedir. Eğer dünya denizlerinde bir yıl bütün balık
avları yasaklansa bir yıl sonra bütün deniz ve okyanuslarda balık kaynayacaktır
her yer muhtemelen...
''Her yıl milyonlarca ton çöpün döküldüğü denizler zamanla birer çöplüğe
dönüşmüş, kuşkusuz bunun en büyük zararını deniz ve okyanuslardaki canlılar
görmüştür. Çok miktarda pislik arıtılmadan kanalizasyonlardan deniz, göl ve
ırmaklara akıtıldığı zaman su bu kadar çok pisliği arıtamaz. Sudaki tüm oksijen
tükendiği için, balıklar ve atıkları ayrıştırarak zararsız maddelere dönüştüren
bakteriler ölür. Sularda yalnızca oksijensiz yaşayabilen, hastalık yapıcı
bakteriler kalır. Özellikle sanayi bölgelerine yakın olan Akdeniz ve Japon
Denizi ile Kuzey Amerika'daki Büyük Göller de görülen kirlilik bütün
okyanusları etkilemektedir.''
''1950'lerde Japonya'da görülen Minimata hastalığının denize dökülen cıvalı
atıklardan etkilenen ton balığının yenilmesinden kaynaklandığı belirlenmiştir.
Fabrikaların denize döktüğü kimyasal atıkların içindeki cıva önce küçük deniz
canlılarının, sonra bunları yiyen daha büyük balıkların vücudunda birikiyor ve
en sonunda o balıkları yiyen insanlara zarar verecek düzeye ulaşıyordu. 1986'da
Kuzey Denizi'nde yapılan bir araştırmada, incelenen yassı balıkların beşte
ikisinden fazlasında kanser hastalığına benzer belirtiler bulunmuştur.
Kuşkusuz, kirlenme yalnızca insan sağlığını değil öteki canlıları da
etkilemektedir.''
Diğer önemle üzerinde durulması gereken konu radyasyon ve nükleer tehlikedir,
ki bu da gerekli önlemler alınmadığı zaman insanlar ve doğa üzerinde büyük
tehlike oluşturmakta ve insanlığı tehdit etmektedir. Her ne kadar dünya
üzerinde savaşlarda nükleer silah kullanmak yasaklanmışsa da, buna rağmen süper
güç tabir edilen devletler deneme amacını öne sürerek kimselere sorma gereği
bile duymadan bu silahları çöl gibi terk edilmiş yerlerde kullanmaktadırlar.
Geçmişte Çernobil Faciası, günümüzde de Japonya da ki Fukişima Nükleer Santrali
olayı bunlara hazin birer örnektir ve daha da böyle bir şey olmaz demek biraz
safdilliliktir...
Doğaya karşı bu kadar acımasız olursak gün gelir bir gün biz de onun karşısında
acınacak durumlara düşebiliriz. Sevgi ve Saygılarımla...