Bölüm 2:
Karşı tarafta,küçük çoban çocuk,toprak tek gözlü damların arasında ki dar sokaktan "geldiler geldiler " diye bağırarak koşuyordu.Birden dar sokağa bir sürü insan döküldü,korku içinde her biri bir yana koşuşarak bağrışmaya başladılar..Elle sıvanmış penceresiz koni şeklinde ki çamur evlerin bittiği geniş bir alanda ki şehrin en görkemli evi sayılabilecek evin tahta büyük kapıları açıldı. İçerden geniş omuzlu kisa boyunlu, uzun boylu sakalı bıyığı birbirine karışmış bileklerinde kalın altın takıları olan bir adam çıktı iki yanında ikişer adam, bu kişinin şehrin sahibi oldugunu gösteriyordu..
Adam ağır adımlarla ilerledi çok sıkıntılı görünüyordu .Bahçede ki çamurdan yapılmış heykelin önüne kadar gidip diz çöktü.
"Ey ulu Vedd bize yardım et,bizi düşmanlarımızdan koru yalvarırım , sana en güzel kurbanları adıyorum"
Dar sokaklarda ki kalabalıklar akın akın gelerek aynı yere toplanmıştı.
Dışardan gelen sesle ayağa kalkan adam"
"açın bakalım " dedi
Tahtadan yapılmış arasına hasır dokunmuş tahta çitleri adamları hemen içe doğru açtılar.
"Tanrı Yeuk, bizi koru bize yardım et" diye kalabalık korku içinde bağırıyordu.
Yeuk elini havaya kaldırdı .Kalabalık bir anda sustu.
Kalabalığa doğru birkaç adım attı,aralarından geçerek yüksek bir yere çıktı.Elini tekrar kalabalığa doğru kaldırdı,kalabalık bir anda önünde eğilip dualar etmeye başladı.Tekrar elini kaldırıldı kalabalik sağlı sollu ikiye ayrıldı..
"Hadi herkes kurbanını koysun ortaya"
Yaşlı bir adam,saçları nerdeyse topuklarına değecek kadar uzun,su kadar berrak,sümbül gibi alımlı güzel mi güzel bir kızı kolundan tutarak, adete sürükleyek Kral'ın önünü atıverdi.
Ey ulu Tanrı Vedd bu kız benim torunum ve ben bu kızı sana kurban ediyorum ne olur bu sefer bizleri koru.
Uzaktan yekinen tuz bulutu büyük bir kalabalığın onlara dogru geldiginin habercisiydi..
Herkes telaş içinde ordan oraya koşturuyordu..
"Bu sefer kimseyi sağ bırakmayacaklar" diye delirmiş gibi yaşlı kadın asasına dayanmış arkaya öne sallanarak ayni cümleyi tekrar edip duruyordu
Nuh nihayet ırmağın üstüne ördüğü köprüyü bitirmiş karşı tarafa geçmişti..
Merak içinde sağa sola bakına bakına şehre dogru ilerledi. Yemyeşil bahçelere,dizili meyve ağaçlarına, üzüm bağlarına hayranlıkla bakarak şehrin kapısından içeri girdi.
Şehirde bir acayiplik olduğunu fark edip, çamurdan bir damın yanına pısmış oturan çocuğun yanına çöktü.
-Allah'ın selamı üzerine olsun delikanlı,ne oluyor burda?
Çocuk dehşetle gözlerine açarak bağırmaya başladı.
-Geliyor ,geliyor, onlar geliyor.yoksa sende onlardan mısın.?
-Yok değilim,ben Allah'ın peygamberi Nuh'um. Allah buraya sizlerin yanına gelmeme emretti.
-Allah kim?
-Allah bu gözünle gördüğün ve de göremediğin her şeyin sahibidir.
-Vedd gibi mi?
Şimdi bende sana sorayım Vedd kim?
-Vedd bizim Tanrı'mız ve sahibimiz.
-Hımm anladım. Allah vedd in de sahibidir.
Şimdi söyle bana neler oluyor burda?
-Onlar geliyor,kral Demong ve adamları.
Kocaman canavarları var,geçen yıl geldi annemi babamı,canavarlarına attı.Bir tek dedem kardeşim ve ben kaldık.
-Çok üzüldüm genç adam,size yardım edeceğim.hadi beni şehrinizin kralına görür.
-Tamam götürürüm hemen .gerçekten bize yardım edecek misin?
-Evet edeceğim,bunun icin burdayım.
Aşağı yukarı on dakika koşar adım yürüdükten sonra kral evinin önüne geldiler.
Çocuk burası diye parmağı ile gösterdikten sonra arkasını dönüp hızlıca ordan uzaklaştı.
Nuh, çocuğun bu kadar korkmasının sebebinin Kral'ın adaletli biri olmadığı algısını yarattı.
Tahta kapıları eliyle itekler iletlemez.Kralın köleleri hemen önüne tek sıra dizildiler,ellerinde ki kalın sopaları hepsi vuracakmış gibi havaya kaldırdılar.
Nuh ellerini havaya kaldırarak sakin olmalarını usul bir sesle söyledikten sonra;
-Ben Allah'ın peygamberi Nuh'um,kralınızla konuşmaya geldim. Size yardım edeceğim.
Yardım sözüne duyan adamlar ikiye yana dogru ayrıldı. Nuh aralarından geçerek ilerledi,tahtadan oymalı güzel bir kapıyı yavaşça açarken,bunların bir yabancıya güvenecek kadar nedir böyle Çaresiz bırakan diye düşünmekten de kendini alıkoyamıyordu.
Karanlıkta kapıdan sızan ışık dumandan oluşan siyah bulutu aşikâr ediyordu. Nuh kapıda öylece kaldı.Karanliktan hiç bir sey göremiyordu. Gözleri karanlığa alışsın dek bir kaç dikkatli adım attı,sağa sola bakınarak,
Bir yandan da" ben Nuh,Allah'ın peygamberiyim size yardım etmeye geldim,kralınızla konuşacaktım"
Zift gibi çökmüş dumanda kendine dogru gelen bir karaltı gördü,
Korku içinde parlayan çapaklı iki siyah göze baktı.
-Kralınız nerde beni onun yanına götürün.?
-Aradığın kişi benim,ben Tanrı Veddin oğlu kral Yeuk. Söyle nasıl yardım edeceksin?
-Dışarıda konuşalım burası çok karanlık?
-Sen bilmez misin? Tanrılar görünmezdir