ANTEP SOFRASI - 2
ŞAİRLER OKULLARDA…
22 Mart sabahı 07.00 uçağıyla Antep’e uçtum. Aynı uçakta dört şairiz. Telefon irtibatıyla Esat Kurt arkadaşımın yeri belli oldu. Ben koltuk numaramı yazınca Sebahat Hanım yerini belli etti. Yunus Kara da bu yazışmalara eşlik edince uçaktaki okey dörtlüsü de hazırdı. Sağ salim Antep’e indik. Bizi bekleyen Büyükşehir Belediyesi minibüsüne varınca Mücella Pakdemir Hanımefendi ile Fatma Erinç hanımefendiyi de orada bulduk. İstanbul ekibi gür sedalarla Antep ufuklarını doldurmaya hazırdı. Ancak 40 dakikalık uçak rötarı zamanımızı daraltmış, alel acele otele varıp, şiir sohbeti için bizi bekleyen okullara ve şiir yürekli öğrencilere koşmalıydık. Antepli Mihmandarım Tuncay Çevik Bey “Mahmut Hocam ben Tuncay, bugün sizinle beraber olacağım” deyince, daha bir havaya girip ayaklarımın ne kadar sağlam bastığını hissettim. Hemen bir minibüse binip ilk şiir sohbeti programımın olduğu ÖMER ÖZMİMAR İHL ‘nin yolunu tuttuk. Tuncay Çevikle birlikte Okul Müdürü Abdülkadir İYİKASAP’IN odasına yöneldik. Koridorun başında değerli okul müdürü Abdülkadir Bey bizi karşıladı ki, güleç yüzüyle gönlünü de açmış bekliyor gibiydi. Sıcak bir buluşmanın gönüllere işlediği gerçeğini bir kez daha yaşamış olduk. Sohbeti henüz koyulaştırmıştık ki Mehmet Çiftçi kardeşimin selam veren sesi yankılandı. “Vaaayy, gardaşım benim. Hoş gelmişsen sefa gelmişsen…” deyişi gönlümü okşadı. Daha bir sıkı sarılıp yüreklerimizin sesini hissettik. Salon hazır bizi bekliyordu. Ancak bir çay içimi vakit kullanıp salona yöneldik. Çay ikramı için şöyle bir teklifle karşılaştım. “Hocam, Türk mü, kaçak mı, zahter mi içersiniz?” Dedi müdür bey. Tabii Türk çayı isterim diyerek ve ötekileri de merak ederek sabahın ilk çayını yudumlamış oldum.
Salona geçtiğimizde havayı koklayıp şiirin o kuşatıcı sezgisini yeniden yaşadım. Çünkü şiir deyince, hele gençlerin, gençlik çağının havasını bilince akan sular dururdu. Şiir nedir, niçin şiir, tanımlar, duygular, heves ve düşünceler, “Şuara Suresi”, Hırka-i Saadet, ünlü şiirler, 15 Temmuz şiirleri ve Günbeyli(Mahmut TOPBAŞLI) ŞİİRLERİ BAŞLIKLARI ALTINDA DUYGU DOLU DAKİKALAR YAŞADIK. Mükemmel bir atmosfer ve gönüllere dokunan şiirin güzelliği hepimizi büyüledi. Gençlerin sorularına cevaplar verdim. Onlara sarılıp bir şaire sarılmanın lezzetini tattırdım. Program sonu yeniden Abdülkadır beyin zahterini içmek için odasına yöneldik. Can dost Mehmet Çiftçi, Tuncay kardeş ve müdür beyle iki lafın daha belini kırıp vedalaştık. Öğle arası olarak planlanan bölümde yemek molası vesilesiyle şairlerin tümüyle bir araya gelmiş olduk. Günümüz şiirinin ustaları bugün Gaziantep’teydi. Okullarda yaptıkları etkinliklerle –sonradan öğrendiğimiz bilgiye göre- 12 – 13 bin öğrencinin/gencin yüreğine dokunmuştuk. Ne mutlu bize…
Öğleden sonra 13.30 itibariyle de yine okullarımıza dağıldık. Şimdi hedef SAÇAKLI ADİL ÖZBERK Kız AİHL idi. Okula vardığımızda Müdür Ömer YILDIZ Bey tarafından karşılandık. Bu defa doğrudan “Büyük bardakta zahter istiyorum” diye sıcak sohbete sıcak bir zahter ekledim. Ömer Bey Üniversite tahsilini İstanbul’da yapmış. Ortak mekanlar, ortak tanıdıklar, ortak duygular derken söz geldi YÜZAKI Dergimize dayandı. Yüzakı benim dergimdi. Tam onüç yıldır kesintisiz orada yazıyordum. 157. sayımıza ulaşmıştık. Müdür beyin masasında Yüzakı’nı görünce daha sıcak bir frekansa düşmüş olduk. Ömer Bey işini seven, son derece ciddiye alan bir görünüm verdi bana. Nasıl mı ? Anlatayım. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Milli Eğitim Müdürlüğü izinleri tamamlanınca okuluna gelecek olan şair hakkında araştırmalara girişmiş ve benim tüm sosyal medya hesaplarımı didik didik etmiş. Biyoğrafimi, şiirlerimi/yazılarımı/resimlerimi bir bir incelemiş. Hatta aldığı notlar arasındaki SEVGİ adlı şiirimi masasında tutmuş ve bana –yüzüme karşı- en içten bir seslendirmeyle okudu. Hatta sahneye beni davet ederken tekrar tamamını okuyup sözü bana bıraktı ki şiire böylece adım atmış olduk. Zahterlerimizi içerken yine tanıdık bir ses araya girdi ve “Hocam hoş geldiniz” deyiverdi. Bu gelen beni Antep’e davet eden/ettiren SERENCAM Yayınlarının baş Editörü ve benim yeni yayıncım, son yayınlanan kitabımın Editörü Gülşen GAZEL Hanımdı. Benim altın yürek kızımdı. Salonun hazır olduğu haberi gelince de bizi heyecanla bekleyen, şiir sever, şiir yürekli gençlere koştuk. Yukarıda takdim ettiğim formatla yeniden GÖNÜLLERE DOKUN”DUK. Şiir gibi bir gün, şiir gibi bir şehirde şiir yürekli insanlarla tamamlanmış oldu.
Akşam buluşması için seçilen mekân MSM (Mutfak Sanatları Merkezi) idi. Buluşmaya neredeyse 2 saat kadar vardı. Bu zaman dilimi BOTANİK BAHÇESİ gezisine ayrıldı. O harika ortam binbir bitki çeşidiyle süslü mekan hem dinlenme hem de şairler kaynaşması için en uygun zemindi. İlginç güzelliklerin adamı Zekeriya EFİLOĞLU kardeşim yine yapacağını yapmış, bizi bahtiyar etmenin yolunu bulmuştu. Kendi adıma Zekeriya’yı tanımaktan son derece mutlu ve gururluyum.
Sonrasında MSM’nin yolunu tuttuk. Akşam yemeği için seçilen bu mekân Tescilli Antep yemekleri için ARGE görevi yapan bir kuruluştu. Tadı ilginç, adı yerel, organik ürünlerle en doğal lezzetleri tattık ki deme gitsin… Yemek sonrası yuvarlak masa etrafında şair şaire sohbet yapılacaktı. İşte insanın böyle dostları olmalı dediğim an o andı. Mehmet/Faruk/Ali omzumda bittiler. Yeniden sarılıp kucaklaştık. Hoş-beş hal-hatır faslı için yan masaya kurulmuştuk. Üç beş dakika sonra Regaip Kandili hatırlatması yaparak beni çalmak istediklerini söylediler ki çok mutlu oldum. Zekeriya EFİLOĞLU Bey’in kulağına “arkadaşlarım beni çalmak istiyorlar, izin var mı ?” diye fısıldadığımda mevzuyu derinden çakmış “Elbette hocam, elbette…” deyivermişti. Ben izin isteyip arkadaşlarımla ayrıldım. Ertesi gün BÜYÜK PROGRAM için salonda buluştuk. İlk yazımda onu anlatmıştım ki yıllar yılı unutulmayacak muhteşem bir program olmuştu. Emeği geçenlere tekrar tekrar şükranlarımı sunuyorum.
Mahmut TOPBAŞLI