Şehre Beton Kuleler Dikmenin Toplumsal Maliyetleri
Başlıkta da kullandığımız bu cümle değerli bilim adamı Psikiyatr
Prof.Dr. Kemal Sayar'a ait. Can evimden vurdu beni cumartesi akşamı... O beton
kuleler, mimari şaheserler belki bir çoğu, ancak insanlar acaba ne kadar mutlu,
o beton yığınlarının içinde... Bir çoğumuz gibi ben de o beton yığınlarının
birinde oturuyorum... Mutlu muyum? Herkes ne kadar mutluysa ben de işte o kadar
mutlu sayılırım...
İki ayı geçti buraya taşınalı... Sorsanız kaç kişi ile muhatap oldunuz diye,
bir ya da ikiyi geçmez, o da asansörde ya da bahçede bir merhabalaşmanın
ötesinde değil maalesef... Sene de bir kere yapılan apartman toplantılarına da
çoğu insan da katılmaz. Nasıl olsa yarından bir fazla yeterlidir toplanabilmek
için...
Bunun en acı sonucu kalabalıklar içinde yalnızlaşmaktır... Hangi komşumuzun ne
derdi var, kim bunun farkında? Ya da farkındaysa bile maddi manevi destek veren
var mı? En fazla gönül okşayıcı bir kaç sözle destek veriyormuş gibi yapar ve köşemize,
kalın duvarlarla çevrili kendi şatomuza çekiliriz... Şatomuz ve kalın duvarlar
mecazi anlamda tabi ki...
On sene aynı apartmanda oturup da bir kere bile bayramda seyranda evine
girmediğiniz, adını da sadece kapı zilinde gördüğünüz insanlar ile toplum
yalnızlaşmaya doğru son hızla gitmektedir... Var mı gece yarısı
hastalandığında, o çok katlı apartmanlarda komşusunun kapısını çalıp da basit
bir ilaç dahi olsa sormaya cesaret eden? Biz niye bu kadar koptuk
birbirimizden? Hani komşu komşunun külüne muhtaç felsefesini kendine şiar
edinen insanlar? Hani Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in komşu hakları hakkında
söyledikleri anlamlı sözler? Var mı bunları düşünen? Ancak, birbirimize eziyet
bile ediyoruz zaman zaman. Karakolluk oluyoruz üst komşumuz gürültü yaptı
diye... Birbirimizin boğazını sıkmaya kalkıyoruz...
Çok katlı iş yerlerinde bile aynı durumlar sıklıkla yaşanıyor. Aynı oda da ki
arkadaşlarınızı tanıyorsunuz. Bir alt katta, bir üst katta kim çalışıyor
bilmiyorsunuz... İş yerlerinde olsun gerek apartmanlarda olsun, insanlar
yalnızlaşıyor. Gidin bakın, bundan yirmi sene önce psikiyatristlere giden
insanlar ne kadardı, şimdilerde ne kadar artmış bu sayı? Ruhumuz yaralanıyor,
kimseler kapımızı çalmayınca... İnsanlar gidiyorlar ruh doktorlarına dertlerini
anlatıyorlar, bir de üste beş yüz altı yüz her neyse para bayılıyorlar. Oysa ki
gidin zaman zaman bir komşunuza bir sabah kahvesine ya da bir balkon
oturmasına, dertleşin durun, sohbet edin dünya işleri ile ilgili, bundan güzel
bir olay var mı?
Yaşadığım şehir başkent Ankarayı düşünüyorum, çok daha güzeldi benim
çocukluğumda. Çok fazla yüksek binalar yoktu... Çok fazla araba yoktu, sokakta
oynayan çocuklar vardı, bizdik onlar. Şimdilerde cep telefonu ve bilgisayarlar
sokakta oynayan çocuklarımızı çaldılar bizden. Daha ilkokul iki de bile sınıfın
içindeki çocukların yarısına yakını gözlük takıyor. Vah ki vah! Düştüğümüz şu
duruma bir bakın? Eğer ki sosyal anlamda çok acil önlemler alınmazsa toplum
birbirinden uzaklaşmaya, ayrışmaya doğru hızla gidiyor. Hiç iç açıcı değil
yaşananlar, bundan sonra yaşanacaklar...
(
Şehre Beton Kuleler Dikmenin Toplumsal Maliyetleri başlıklı yazı
AhmetZeytinci tarafından
10.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.