AŞK, AŞKIM kelimelerinin lafzı bilinmemekte, sadece uydurmaca alışkanlıkta ; ağızlarda sakız gibi çiğnenip durmaktadır.

                     Ne zaman yolda yürüsen, dolmuşa binsem ellerinde telefon  karşısındakine AŞKIM  diye hitap edenler; nereye otursam yan masalardan birbirlerine AŞKIM diyenler. Bunlar yetmiyormuş gibi elinde tasması elinde köpeğine AŞKIM diye gösteride bulunmak ne de çokça.  Öte yandan dedeler, nineler torunlarını, anne babalar çocuklarını hep bu şekilde sevmekteler. Küçücük çocuklar adlarını aşkım sanıyorlar. Nerede ise  nüfusun yarısından çoğunun adı aşkım adeta

                          Geçenlerde önümde giden ve aşkım, aşkım diye telefonda da yırtınan , bir delikanlıyı durdurarak kime aşkım dediğini sordum. Kız arkadaşıma dedi.Tanışalı birkaç hafta olmuş bi kaç bardak çay içip bir iki saat sohbet etmişler. Olmuş adı Aşkım. Bu ne ya ? Gel de gülme yani.Ah bu diziler, popüler romanlar ve özentiler.

                      Peki ne bu aşk denilen şey ? 

                   AŞK kelimesi Arapça bir kelime olup;  AŞEKA’ dan gelir. Aşeka bir ağacı saran,besinini o ağaçtan alan ve zaman içinde ağacı kurutan bir SARMAŞIKTIR. SARM : Bir şeyi kökünden ayırmak ; AŞK ise iki kişiden birinin ötekine duyduğu özel ve çok kuvvetli sevgi duygusudur. İki kelime birleştiğinde SARMAŞIK olur dimi ? Sevdi, sardı,aşık oldu . Netice kökün ayrılışı ve işte aşk. Sen varlığını idame için sarıl sevdana, ye, beslen sömür ve öldür. Yok öyle şey ! Sevmek ömürlük iken , neden adına aşk, aşkım diyerek öldürelim ki sevda yüklü yürekleri.

                  Beşeri ilişkilerde hep kullanılan bu kelimenin anlamı üzerinde iken neden aşkım diyeyim ki. Aşk vuslata erildiğinde zaten biten bir olgudur. İyi ki eşime hiç aşık olmadım ama öyle  sevdalandım ki 50 yıldır her gün artarak devam etmekte. Allah onsuz bir nefesi dahi nasip etmez inşallah. Ben şahsen aşk yerine SEVDA kelimesini kullanmaktayım.

                AŞK ; Allah’a duyulan sevginin, ona ulaşmak adına yanıp tutuşmanın,  anmak ve anlamanın adıdır. Tedavüldeki kullanış biçimlerinden ziyade çıkış noktasına inildiğinde AŞK OLSUN  tasavvufunun armağanıdır dilimize… İhtiyaç sayılan şeylerin peşine düşmeyip, kanaat tekkesini bekleyen dervişler için kullanılırdı. Tekke, dergahların adı AŞK OLSUN du. Allah aşk versin , aşkla bakmayı nasip etsin düşüncesi ve eğitimi ile güzele ulaşmak. Oysa bu gün Aşk olsun özellikle bayanlar arasında sitem olarak kullanılan bir deyim olmuştur.

** Lisanımızda “ zikri aşk ile yapayım .. Sinemin derinliklerinde senin aşkın neşet etsin, gönlümü aşkınla doldur “ duasıdır. Gönülde aşk olmayınca lisanın zikrinin kıymeti olmaz.

** Kulluk Allah’ı aşkla yaşamak ve ulaşmaktır. Çünkü aşk, aşık olunana kayıtsız tabi olmaktır. Peki böyle bir şey varmı ilişkilerimizde ?

** Gerçek aşk mevlaya götüren yoldur.Adı tasavvuftur.Dergahlar aşk olsun diye açılmıştır.Yani aşk mektepleri o yola girilsin ki aşk olsun içindir.

** Aşk öz yangınların adıdır.

** Fıtrata duyulan hayranlığın sembolü, teslimiyetin ifadesi, nefes alışların kaynağıdır. Deneyin nefes alırken HU , verirken hu sesi değilmi. HU biliyorsunuz Allah demektir.

** Aşk; hayat yolculuğunun erzak deposu, gözyaşlarında yüzen geminin rüzgarı, derinden gelen çığlıktır.

 ** Gönlün gözyaşları, hasretlerin örtüsü, mutluluğun kadife tebessümü, özlemlerin üzerinde kokan buğudur.

** Ruh özünün parlayan yıldızı, yansımaların eşsiz yakamozudur. Sonsuzluk yolculuğunun sırla dolu gezegeni, yoldan geçişlerin kervanıdır.

** cemali için diyar diyar gezinen manadan ötüşün, bülbülün gülüdür.

** Kalplerin  deli divane çırpınışı, dilden çıkan fıtratın özetidir

** Yolunda derviş olanların, yolunda hikmet bulanların engin yücelişidir.

**Mecnuna dağları deldiren, Mevlanayı ney sesinde  HU nidalarıyla dergahında yüzdüren öte bir derinliktir.

      İşte bunlar kavranıldığında AŞK anlaşılacak, beşeri ilişkilerde bu kelime yer bıulmayacaktır.

Onun yerine; ömrüm, canım,Hayatım, her şeyim, Bir tanem gibi benzetmeler ve en mühimi aşk yerine SEVDA kelimesi kullanılacaktır.

( Aşk Aşkım başlıklı yazı KENAN KOÇ tarafından 23.04.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu