Anne ,babalar olarak
bizler çocuklarımızı bebekken hep ninnilerle büyütürüz. “ Benim kızım
büyüyecek, okullara gidecek, serpilecek ,en güzel en cazibeli ,en işvelisi
olacak, yürekler yakacak, oğlanlar peşinde koşacak ve beyaz atlı prensini
bekleyecek! Erkek bebeklerimizi ise "aslan oğlum, tosunum ,kralım,yakışıklım,
büyüyecek mahallede , okulda tavlamıyacağı kız kalmayacak, her kızın gönlüne
girecek , göster yavrum teyzeye ,ablaya şeyini diye severiz.”
Daha makbul ve torpillidir
erkek çocuk. Her şeyi yapmaya hakkı vardır. Serbesttir. İşte bu tür farklı
sözlerle şuur altına ekilen öğretiler; bu gün
toplumda erkeğe daha çok önem vermeye ve dolayısıyla gittikçe artan
menfur adi, şiddet ve sapık fiillerin oluşmasına sebeptir.
Valla bana ne dediler
bebekliğimde severken bilmiyorum ama , az çok aklım erdiğinde ve mahallede kız
peşine düştüğümde annemin hangi kız olursa olsun “ Oğlum o senin süt kardeşin “
diye uyararak beni uzak tuttuğunu hatırlıyorum. Sanki süt fabrikası varmış gibi
mahallenin tüm kızlarını emzirmiş. Bunun aldatmaca olduğunu sonradan elbette
anladım. Aslında iyi de yapmış, bu
sayede bende orta mahalleden bir kıza , hayatımın kadınına sevdalandım ve
evlendim.
Kızlarımız daha düne
kadar pencerede gelecek beyaz atlı prenslerini beklerken, bu gün pekte bekleyen
kalmamıştır. Artık büyük bir yarış, arayış ve acelecilik vardır. “Onların
var,benim neden olmasın,Neyim eksik ki “ dürtüsüyle yollara çıkmışlardır. Böylece ne hayaller
bitmekte ve ziyan olmaktadırlar. Bilmiyorlar ki etrafta YILKI ATLARI VE KARA
ŞÖVALYELER vardır. Beyaz atlı prensler maalesef çok azdır.
Bir oyalama , gününü gün etme, gençliğini yaşama , benimde sevgilim var diyebilme hastalığı. Kendi iradelerini ve gönüllerini başkalarına kiralarken, aslında veda vardır güzel şeylere ve geleceğine. Ve bu nedenle de gökyüzünün gözyaşları dökülür bu tür davranışlarda.
Ahlak iflaslarının gün
geçtikçe arttığı, hasetlik duygusuna esaretleri nedeniyle yarış içinde olan iyi
yetiştirilmemiş ve kendilerini kontrol edemeyen kızlarımızın ve delikanlıların
sırf benimde olsun hava atayım diye gelişi güzel tesis ile yaşanılan
ilişkilerde sınır koyamadıkları için ; erkek fıtratında olan poligamiliği
körüklemekte ve böylece evlenme yaşı “
Gençliğini başı boş, sınırsız yaşama “ savına çanak tutarak ileri yaşlara
itmektedir. Bu arada onca temiz hayaller umutlar ve sevgiler kirlenmektedir.
Maalesef daha sonraları kadın gittikçe bir emtia haline getirilmektedir.
Gelin delikanlı olalım.
Bu tür fırsat düşkünlüğüne girmeden, duygularından istifade etmeden; bir anlık zevke teslim olarak kalkınmada mihenk taşımız olan,
yarının anneleri ile namusluca yürüyün, samimi ve
namusluca sevin ve yürüyün el ele
güzelliklere, yarınlara.
İlişkilerde karşı tarafın zaaflarından istifade etmek yerine, onların hayal, beklenti ve temiz umutları ile oynamak alçaklık, şerefsizlik ve namussuzluktur. Burada kız kardeşlerinizi ve ailelerinizi asla unutmayın.Doğarken ölümün her an kaçınılmaz gerçeğinde insan gibi ahlaklı yaşamak varken, beddua ve ah almadan , gayri ahlakiliğe başvurmadan ve örf ve ananelerimize uygun yaşamak kaçınılmaz olmalıdır.
Ahlaken mazbut, kendini
iyi yetiştirmiş ve yetiştirilmiş , üstün meziyetli kızlarımız; bu kadar
adi ve ataerkil bir toplumda
dezavantajlı olsalar da, güzel hasletlerinden taviz vermemeli, sabırlı ve
kararlı, kendini her şartta koruyucu
olmalıdır.
Kadınlarımızın % 50 den
fazlasının bahtsız,mutsuz, horlanan, itilen kakılan , rencide edilir olması
ülkemizin gerçeğidir.
Vakur, asil, üstün meziyetli, kültürlü namus
ve şerefli kızlarımız bir gün beyaz atlı
prensinize kavuşmanız ve bu memlekete hayırlı evlatlar vermeniz
dileğimdir. Daima dualarımdasınız. Sevgili gençler ! Örf ve ananelerimize ve
kuranın bu konudaki öğretilerine bakın. Yıllardır gelen ahlaki değerlerimizi
kimsenin yıkmaya hakkı yoktur. Allah taş atar.
Amacım inanın kimseyi
incitmek, hakaret etmek değildir. Azda olsa benim penceremden kendinize
bakmanız, öz eleştiri yapmanızdır. İyinizde var, ahlaken iflas etmişiniz de
toplumda. İyiler başımıza taçtır. Diğerlerini de dışlamadan , bıkmadan
konuşmalı anlatmalıyız.
Ahlaksızlık, namussuzluk tek kişilik değildir. Alıcısı vardır. Sebep olanlar, kötü yola düşürenler vardır. Çobanlık, bekçilik ve kahyalıkla namuslar ve ahlak korunamaz, güdülemez. Mesele: ta doğuştan ailede ahlaki değerlerlerin dayatılması ve öğretilerek her kademede boşlamadan; sonuna kadar ilgiyi sevgiyi eksik etmemek gerekir. Bu anlattığım hususlar ve kavramlar vicdanlarda perçinlenmelidir.
Bildiğim şey; ahlaken
iflasta olan ülkeler artık ekonomik olarakta varlığını kaybetmektedirler.
Tedbir; ahlak kurallarını manevi
değerlerimizi bıkmadan tesis etmek ve kadınlarımıza hak ettikleri makamı ve
saygıyı vermektir. Çünkü onlar devranın vazgeçilmez halkaları ve bizleri
yetiştiren analarımızdır.