BİR KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ
Anadolu’da
bugün göz açtı masum çocuk,
Nur
topu gibi idi, ay yüzlü bir yavrucuk…
Elleri
yumuk yumuk, Gözleri boncuk boncuk…
El
bebek büyüyordu hep agucuk gugucuk.
Kâh
meleklere güler kâh ağlardı ansızın.
Minicikti
elleri günahsız yavrucağın.
Melekler
kıskanırdı senin anlayacağın.
Eylül’dü yavrucağın adı ya da
Leyla..
Gezer
dururdu çocuk, Ağrı’dan Polatlı’ya..
Umut
dolu gözlerle baktı Anadolu’ya.
Kırlarında
oynadı Anadolu’nun
Irmaklarında
çimdi, Güneşiyle ısındı.
Akşamleyin
ailecek kavun yiyecez sandı.
Hâlbuki
o akşam, belki de son akşamdı…
Anadolu!
yar dolu, yürek dolu, yiğit dolu…
Bir
ucu Sarıkamış, bir ucu Gelibolu.
Toprağın
her karışı şüheda ile dolu.
İnanmazdı
görse de hiçbir Allah’ın kulu.
Eylül, başlangıçların bir
imgesiydi bizde,
Yeni
yeni umutlar beslerdi kalbimizde.
Babası
Eylül koydu çiçeğinin adını,
Ne
bilsin bu ismin kâbus olacağını…
Bahara eremeden hazan oldu bir çiçek.
Narin bedeni ile bugün soldu bir çiçek…
Leyla ki onun yeri bizde hep
bambaşkadır
Leyla ile yolculuk hep ilahi
aşkadır..
Ailesi
mecnun oldu aradı Leylasını.
Yirmi gündür
hep kurdu Leyla’nın hülyasını.
Ey
Çanakkale’si geçilmez Anadolu!
Değeri
dünyalarla biçilmez Anadolu!
Ey
toprağı Şüheda, göğsü imanla dolu.
Şerbet
dolu kadehin, şimdi katranla dolu!
Neden
kucak açtın ki sen bu hayâsızlara?
Toprağında
yer verme n’olur Vicdansızlara!…
İdam ister
milletim bu cani kansızlara…
Toprağını
kirletir bunlar Anadolu’mun.
Nuri KEÇECİ