Yok, yok başlığa bakıp da hayatta ki son günüm diye düşünmeyin... Kıyamet
de kopmayacak. Onu da zaten herhalde sadece Cenabı Allah bilir... Son günüm
dediğim diyete, diyetisyene başlamadan önceki son günüm. Girdik mi diyete ve de
diyetisyenin odasına bir kere, kendimize çeki düzen vermemiz lazım. Yoksa biz
bir şeyleri ham yapalım derken, diyetisyen abla bizi ham yapar. Abla diyorsam
da benden on yaş küçük aslında canım, saygıdan saygıdan bizim Abla hitabı...
En iyisi sabah kahvaltısında tereyağlı ve ballı kızarmış ekmek dilimlerinden
başlayalım. Yanında da iki bardak taze sıkılmış portakal suyu iyi gider... Ben
sıkmıyorum ha portakalları sakın yanlış anlamayın, portakallar hayattan
sıkıldıkları için portakal sıkma makinesine yanaşıp hadi bizi ez sık, suyumuzu
çıkar diyorlar, o da sıkıyor kabuklarına kadar... Şaka tabi canım, hemen
anladınız...
Ya da durun durun, pastırmalı yumurta da eklesem mi bunlara... Çok pahalı olsa
da pastırma, ne yapalım tünelden önce ki son çıkış gibi, bu da diyetten önceki
son mide zevki... Ne zamandır da yemiyorum ha! Üç yumurta mı kırsam, dört
yumurta mı kırsam üstüne, bilemedim? Şu yanda ki pastahanenin de çok güzel
patatesli poğaçaları var, iki üç tane de ondan kaptırsam... Yarın diyetisyen
Hanıma söylesem bunları beni topa tutar herhalde...
Öğlende de şöyle bir buçuk porsiyon tereyağlı İskender kaptırsam, of ki offf!
Bu gün kaptırdım kaptırdım, yoksa bir daha o lokantaların önünden bile geçemem
billahi... Geçsem bile ancak kokularını burnuma çekerim... Sonrada arsız
kediler gibi yalanır dururum... Tereyağlı İskenderin peşine kaymaklı bir ekmek
kadayıfı süper gider billahi... Hiç de sevmem ya, istemem yan cebime
koysunlar... İki porsiyon yesem çok mu olur? Olsun, yarın diyete giriyorum ya,
hepsini veririm alim Allah...
Akşam yemeğine Allah kerim de akşama da bir güzellikler düşünmeliyim... Şöyle
tavuklu, patates püreli, pilavlı bir şey olsa hiç de fena olmaz... Biraz da
baklava alayım o meşhur baklavacıdan. Biraz dediysek eeeeeh işte yarım kilo, bilemedin
bir kilo, yine bilemedin iki kilo kadar, zaten dişimin kovuğuna gitmez
billahi... Yarın son günüm ama, belki de bunları uzun bir zaman yiyemeyeceğim
ya, siz de bana hak verin biraz... Ha bu arada yürüyüş de yapmam lazım tabi ki
diyet ile beraber... Artık sonrasında beş kilo mu veririm, on kilo mu, orası
belli olmaz...
Çok heyecanlıyım çoook... Yarın diyetisyenin kapısındayım. Öğleden önce 11.00
de randevum da sabahın sekizinde damlalayım diyetisyenimin kapısına... Yoksa,
yedi buçukta mı gitsem? Yok beee on bir de ki randevuya sekiz de niye gideyim
ki? Neler söylüyorum be yahu? Bana diyeceklerini biliyorum. Yağlardan uzak dur,
ekmeği kes, kibrit kutusu kadar beyaz peynir, kibrit kutusundan biraz küçük
kaşar peynir, üç tane zeytin, bol bol boş çorba iç... Söyleyecekleri bunlar...
Oyyyy oy ki oy! Gitsem de şu kiloları bir dehlesem... Sonrasında da ''Yar
saçların lüle lüle kilolar size güle güle.'' türküsünü söylerim
herhalde...