ANADOLU KAN AĞLADI BİR ZAMAN
At kişnemeleri
Nal sesleri
Kılıç parlamalarıydı
Yüreğimi alıp götüren
Dirseklerim al kan içinde
Etim tel örgülerde sergideydi
Aklım karma karışık
Rüyamıydı
Gördüğüm bir filmin,
Okuduğum kitabın etkisindemiydi yoksa
Çocuklar koşuşuyordu telaşla
Gözlerinin her zerresine işlemişti
Korkunun ezilmişliğin lanet korkusu
Saçları kir pas içinde kadınlar
Koynuna saklamaktaydı bebeğini
Ağlamasın diye bastırırken göğsüne
Kim bilir kaçı boğulmuştu havasızlıktan
Kaç çocuk terk edilmişti dağ yolunda
Kaç canavar kaç bedeni parçalamıştı
Kaç yiğidin gözlerini oymuştu çakallar
Kaç kurt ölmesini beklemişti sinsice
Ahhh!kaç gelin doyamadan yarine
Kaç koç yiğit daha varamadan yarına
Düştü kollarına cansız bedeni
Bir istilaydı ,kindi, nefretti
Bu zulümün nedeni
Kızıl kanda kayalar
Kızıla boyanan dereler
Keklik ürkmeleri,ceylan koşusu geceler boyu
Ne sığınacak mağara
Ne dizde derman var
Ölümün nefesi ensede
Bir mavzer menzilinde
Kaça kaç derler anadoluda
Yaman bir kırım
Yedisine yetmişine bakmadan
Süngülerde kaldırılırken kundaklar
Çığlıkları arşa ulaşmaktaydı anaların
Ninemin anılarıydı
Kardeşini vermenin acısıydı yıllarının ardında
Acıydı gözlerinin yaşında
Zor günlerdi o günler
Yaşatmasın düşmanıma derdi
Bu anlamsız saldırılarda anadolu
Çok canlar çok bedeller verdi
Sayısı bilinmez elbet
Kaç bebek kızamıktan,sıtmadan öldü
Kaç gelinin
Kaç ananın çığlığı
Gecenin karanlığını böldü
Sen ne cefalar çektin
Ne ağıtlar yakıldı ağzından
Savaşın kazananı yoktur oyy
Her kurşun bir ananın göğsüne saplanır derler
Yükseldikçe figanlar
Gökyüzü al kızıla kaplanır
Grileşir sonra
Kılıçlar ince boyunlara inerken vahşice
Düşman kanı dost kanına karışır
Aynı derede çağlar nehir misali
Su uyur,düşman asla
Kaçarken bir gece vakti
Yüreğin ağzında
Dizlerinin bağı çözülür oracıkta
Oyy kara günler
Oyy kara bahtlı mahzunlar,yoksullar
Kuru ekmeğe muhtaçken daha
Kaç bebek açlıktan
Anadan üryan gömülecek
Adresi bilinmezlere
Kaç ana mezarını unutacak
Gıyabında ağlayacak veya
Hiç ağlayamayacak
Sen;
Cefasıyla
Sefasıyla Anadolu’m
12/8/2018. H. Işık