Ahmet AYAZ
Türk şiirinin “Beyaz Kartalı” Bahaeddin Karakoç’un ardından yazı yazmakta bana nasip oldu. Karakoçların mekanları cennet olsun. 18.10.2018 perşembe günü doğum yeri olan Kahramanmaraş’ta toprağa verildi. Karakoçlar aile dostlarım denecek kadar bana yakınlardı. 30 Ağustos 2007 tarihinde Vakit Gazetesinde benim ile ilgili Rahmetli Abbdurrahim Karakoçun bir yazısının haberini alınca, basbayağı bir şaşkına döndüm ve heyecanlandım. Çünkü Abdurrahim Karakoçun Vakit Gazetesinde Ahmet Ayazdan söz edeceğini hiç beklemezdim. Çünkü, ben kimim? Abdurrahim Karakoç kim? Daha öncede 2006 yılında İhsan Işık Hocamın yayımlamış olduğu 10 ciltlik “Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçıları ve Kültür Adamları Ansiklopedisi”ne Rahmetli Ertuğrul Karakoç’un kaleminden girmiştim. Abdurrahim Karakoç’a teşekkür için telefon açtığımda, Ahmet Bey teşekküre gerek yoktur, ben seni yazmaya çok geç kaldım, suçluyum demişti. Büyüklüğe bakın. 16.10.2018 Günü de Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından Abdurrahim Karakoç’u anma programı düzenlendi. Ben Başkanımız ve eski bakanımız Fatma Şahine teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. Kültür sanat ve edebiyatçılar adına.
Kumru Dergisinin imtiyaz sahibi Av. Abdulhadi Bay ve Kumru Dergisi ekibinde bulunan arkadaşlarla Bahaeddin Karakoç’u evinde ziyaret ettiğimizde ki, roportajında “Her elime kalemi aldığımda Ya Rabbim beni yazdıklarımla yargılama, beni yazdıklarımdan utandırma derim” dediği, kulağımda bir küpe gibi kaldı. Ben de her elime kalemi aldığımda ustanın bu sözünü hatırlarım ve ona göre hareket ederim. Bahaeddin Karakoç’un bu roportajı Kumru Dergisi yıl 2012 Sayı 11 Sayfa 12 de , yayımlandı ve sözü edilen sayıya kapak yapıldı. Derginin bütün sayıları da kitaplığımda ciltli olarak saklıdır. Karakoçlar ile ilgili sohbet yazımı biraz uzattım gibi geliyor. Mekanı cennet olsun derken, birazda Bahaeddin Karakoçun öz geçmişinden söz edelim diyorum. Karakoçlar hakkında bir çok yazılarımı edebiyat defterinde okumanız mümkündür.
Askerliğini yedek subay olarak İstanbul’da 3.Bağımsız Korugan Taburunda yaptı.
4’ü kız,5’i erkek olmak üzere 9 çocuk babasıdır. İlk şiiri 1942 yılında “Yurt
Gazetesi”nde yayınlandı ve böylece 63 yıllık sanat macerası başladı. 1960’lara
kadar yazıp çeşitli dergilerde yayınlattığı şiirlerinin hiç birini kitaplarına
almadı. Esas sanat dönemi 1973’de yayınlanan Seyran kitabıyla başlar ve üslûbu
netleşir. 1962’de Akşam Gazetesiyle Türk Kadınlar Birliği’nin ortaklaşa düzenledikleri
Türkiye çapındaki bir edebiyat yarışmasında hikâye dalında “İsa ile İshak” adlı
hikâyesiyle ikincilik ödülü aldı.
1983 yılında KASD (Kayseri Sanatçılar Derneği) tarafından yılın şairi seçildi.
1986 yılında “Bir Çift Beyaz Kartal” adlı kitabıyla şiir dalında Türkiye
Yazarlar Birliği ödülünü aldı. 1986 yılında çıkarmaya başlayıp 37 sayı
çıkardıktan sonra ekonomik sebeplerden dolayı kapatmak zorunda kaldığı “Dolunay
Sanat ve Edebiyat Dergisi” ve ülkenin dört bir yanında kendisini ispatlamış
şairlerin katılımıyla 16 yıldır aralıksız gerçekleştirilen “Geleneksel Dolunay
Şiir Şölenleri”yle şiiri ayağa kaldırmaya soyundu ve vermek istediği mesaj
Türkiye genelinde yayıldı. Kurmuş olduğu Dolunay Yayınları ile de yazarlık ve
şairlik damarı olan gençleri edebiyat dünyasına kazandırmayı amaçladı.
1989 yılında Kültür Bakanlığı’nın tercihi ile Türkiye’yi temsilen Strugua
Uluslar Arası Şiir Akşamları Festivali'ne katıldı ve burada bir de tebliği
sundu. 1991 yılında Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen münacaat yarışmasında
“Beyaz Dilekçe” isimli şiiriyle birincilik kazandı. 1993’de Türkçenin
Uluslararası 2.Şiir Şöleni”için gittiği Kazakistan Başkalası Almaatı’da “Büyük
Abay Ödülü”yle ödüllendirildi. Ayrıca “Uzunağaç Kolhozu”nda kendisine at hediye
edildi ve Çapan giydirildi.
1997’de Malatya Büyükşehir Belediyesinin açmış olduğu Malatya konulu şiir
yarışmasında birincilik ödülü aldı. 1998’de iki aylık “Kültür Sanat ve Edebiyat
Dergisi Seviye” (Mart-Nisan 1998) 6.sayısını “Yaşayan Türk Şiirinin Dede
Korkutu Bahattin Karakoç” üst başlığı ile; 2003’de “Mefkûre” Dergisi
11.sayısını “Türk Şiirinin Yaşayan Aksakalı” üst başlığı ile Bahattin Karakoç
özel sayıları olarak çıkardı. Aylık fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı ise
Temmuz 2003 tarihli 357.sayısında kapağına şairin fotoğrafını koyarak
”Şiirimizin Yüz Akı Bahattin Karakoç” spotuyla açtığı dosyada ona geniş
sayfalar ayırmıştır.
2003’de Türkiye Yazarlar Birliği 25.yıl faaliyetleri yaşayan yazarlara saygı
kapsamında "Şehrin Kapılarındaki Şair Bahattin Karakoç ve Türk Şiirinin
Çeyrek Asrı” 2 gün süren (17 Mayıs 2003-18.Mayıs 2003) bir program
gerçekleştirdi.
Çeşitli üniversitelerde şair ve sanatıyla ilgili çok sayıda bitirme ve yüksek
lisans tezleri yapıldı. Onlarca şiiri yabancı dillere de çevrilmiştir. 2004’de
sponsorluğunu başından beri Tarsus Belediyesinin yaptığı “Karacaoğlan Şelâle
Şiir Akşamları” etkinlikleri içerisinde her yıl bir şaire verilen “Karacaoğlan
Onur Ödülü”nü aldı.
Şiir, hikâye ve yazıları Hisar, Varlık Yıllığı, Türk Edebiyatı, Dolunay, Doğuş
Edebiyat, Milli Kültür, Kültür ve Sanat gibi yüzlerce sanat edebiyat
dergilerinde yayınlandı. Önceleri halk şiirine daha yakın olan şiir anlayışını
son dönemlerinde modern tarzla birleştirip kendine özgü yeni bir çizgi ortaya
koymayı başardı.
Birebir yaşadıklarını yazan yazarken de yeniden yaşayan Bahattin Karakoç,
gölgesi, çiçeği, meyvesi ve kendine özgü bir aroması olan şairlerdendir. Şiirde
biçimi bir enstrümana benzetir, bunu da sesin belirleyeceğine özellikle vurgu
yapar. ”Yarar yönünden ister meyve versin, ister gölge, ister yaş olsun ister
kuru, ister bir tenhada dikili dursun ister bir eşya olarak evimizin bir
yerinde otursun, ağaç hep aynı ağaçtır, muhakkak bir yerde ihtiyacımızı
karşılar. Sağlam bir etik, ilkeli bir estetik ve helâl ölçekli bir yarar sarmalında
şiir de tıpkı bir ağaç gibidir; sanatı besleyen bu üç ana arterdir.”diyen
Karakoç bir yerde şiiri tanımlarken de “kalbin bir zikir aracı olan şiir,
trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış sözler
armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua biçimidir.” der
ve bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek "Mutlak Gerçeğe,
Mutlak Güzele Yönelmenin dillenişi ve Kalbin Dirilişidir” hükmüyle noktalar.
Bahattin Karakoç’un sanatı hakkında Prof. Dr. Sadık Kemal Tural “Bahattin
Karakoç kırk yıllık şiir maceramızın dünyasında kendi şiir tekkesinin şeyhi
olanlardan. Üslubu, hassasiyeti ve form kullanmasıyla adeta bir şiir şeyhi
“derken”, Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun, ”Karakoç şiir altın arayıcısıdır ve fakat
yalnız altın arayıcısı değil, o bir dil kuyumcusudur da. Ay’ı, güneşi dağı,
düzü, geceyi, gündüzü bir mücevher halinde bize sunar ve müthiş bir söz
virtüözüdür. Kelimeyle şiirle bizi büyüler ve kendinide bizi de uçsuz bucaksız
hayal alemlerinde uçurur” demektedir. Velûttur.” Mola yok, yola revân” diyor ve
hâlâ sımsıcak şiirler yazıyorken, 18.10.2018 günü ebedi mekanına
ulaştı.
Mevsimler ve Ötesi
(1962) Seyran (1973) Sevgi Turnaları (1975) Ay Şafağı Çok
Çiçek (1983)
Kar Sesi (1983) Zaman Bir Beyaz Türküdür (1984) İlkyazda
(1984) Bir Çift Beyaz Kartal (1986)
Menzil (1991) Uzaklara Türkü (1991) Güneşe Uçmak İstiyorum
(1993)
Şiir Burcunda Çocuk (Antoloji- H. Özbay ve M. Tatçı ile beraber–1993)
Beyaz Dilekçe (1995)
Güneşten Öte (1995) Dolunay Şiir Güldestesi (1996) Leyl ü Nehar Aşk
(1997) Aşk Mektupları (1999)
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman Ay Işığında Serenatlar (2001) Sürgün
Vezirin Aşk Neşideleri (2004)
Ben Senin Yusuf'un Olmuşum (2006) Barış Çağrısı Şiirleri-Dünya Barışına
Çağrı Grubu-Meneviş Yayınları (2009)