sen şimdi gelin mi oldun?
3.BÖLÜM
SABAH:
Parmaklarımın ucunda yürüyordum olur da bir çıtırtı yaparım da babam uyanır diye... sessizce okul kıyafetlerimi giydim... kapıdan bir tüy misali... çıktım... kapıya çıktığımda derin bir nefes aldım... sultan ablam camdan usulca sesleniyordu..
--- buraya gel meryem elvana kahvaltı hazırladım sen akşamdan beri açsın ... gel de karnını doyur sen yerken de elvan hazırlanır..
*** geldim sultan abla geldim...
Sultan ablam temiz yüzlü sımsıcak bir kadındı .. ilk kocasına kaçmış çok sevmişler bir birlerini... bir kaç sene sonrada adam hastalanmış ölmüş... çocukları olmamış ... hep anama anlatır ağlarken duyardım ..keşke aliden bir çocuğum olsaydı der dururdu onun hatırası olurdu avunurdum derdi....sultan ablam sevgiyi bilen bir kadındı belki böyle yumuşak huylu melek gibi olması çocuklarını da sevgiyle yetiştirmesi ondandı... garibim babama sığınmış hayatını karartmıştı.. evdeki her hangi bir eşyadan farkı yoktu babam için... sadece hizmetinde kullandığı her hangi bir eşya.... sultan ablam için zor bir durumdu bu sevgiden sevgisiz bir hayata geçip yaşamak ama o buna kaderim diyordu... kötü bir eş değersiz bir hayat burada kadınlarca bu kelimeyle açıklanırdı .. kaderdi bu... kader.....
Ben böyle bir kaderim olmasını istemiyordum... bu yaşta bile bunun kader olmadığını biliyordum... benim gibi bu hayata isyan eden kızlar kadınlar çoktu.. namus , günah, korku , ve baskıyla sindiriliyor hayatlarını sadece karın tokluğuna amaçsız ve sevgisizce yaşıyorlardı ... buna karşı duranların sonuda malesef beliydi.. onun için burada yaşıyorsan kabullenerek yaşamak belkide tek çıkar yol gibi gözüküyordu... böylece daha az canın yanıyor sanıyordun .. oysa canının bile değeri olmadığı bir hayatı işte öylesine yaşıyordun...ne yapa bilirdim , nasıl yapa bilirdim bilmiyorum ama ben böyle yaşamaktansa ölmeyi istiyordum..
Elvanı aldım okula gittim... sınıfa girer girmez.. o alaycı bakışları üstümde hissetim ....cemil yaklaştı yanıma..
--- kız seni şimdi everirler... ben alayımı seni..
Ters ters baktım suratına...
** avucunu yalla.. ölürüm daha iyi..
--- uyma sen ona meryem gel yanıma..
Hafizenin yanına oturdum..
---Ne yaptın çok sancıdı mı
*** yok iyiyim.. anam anlatı ne yapacağımı... akşam kötü şeyler oldu hafize...
Öğretmen gelene kadar akşam olanları bir bir anlatım..
--- bizim kaderimiz bu
*** şuna kader deyip durma hafize... böyle kaderde böyle babada olmaz olsun...
Öğretmen kapıdan girince bizde konuyu kapatıp dikkatimizi öğretmene vermiştik..bizim hayatla tek bağımız öğretmenimizdi.. bize anlatığı şeyleri dikkatle dinliyordu... ama sanki oda bizi bu hayata hazırlıyordu sadece.. olanları kabullenmemizi.. olduğu gibi kabul edip yaşamamızı yoksa hayatın daha çekilmez olacağını anlatıyor kelimeleriyle bunu vurguluyordu... bir bakıma nabza göre şerbet veriyordu.. ne yapsın o da on senedir bu köyde öğretmendi az çok buradaki hayatın hangi sistem üzerine kurulduğunu biliyor şiddetten bizi o şekilde korumaya çalışıyordu... kabullenin diyordu kabuleninki başınıza daha kötüsü gelmesin... bundan öncekilerin kabullendiği için bizim başımıza bu kötülükler gelmiyormuydu.. bir yerden artık bunu aşmak gerekmiyormuydu... sindirilmiştik... işine böyle gelenlerin güçlü olmasından dolayı biz güçsüzler sindirilmiş baskıcı bir hayat sürüyorduk...
Okul dönüşü içimden hiç eve gitmek gelmiyordu.. babam bu gecede bizim evdeydi... ve ben bundan çok huzursuzdum .. biliyordum ki dün geceki sözlerimi asla unutmayacak her seferinde bunun acısını benden çıkaracaktı... elvanın elini sıkıca tutum..
***abam seni mağaraya götüreyim mi.. bizim karabaş orada yavrulamış sevelim mi yavrularını..
----Aba orası çok uzak değil mi geç kalırsak biliyorsun babam...
** koşarak gider geliriz... anlamazlar bile.. sen istemiyorsan eve git...
---yok bende gelecem...
Arkamızda okul çantaları tabana kuvvet tepeye doğru tırmandık .. orada kayalıklardan oyulma küçük bir mağra vardı.. o mağaranın içine bizim karabaş tam 9 tane yavru yapmış.. hepsi bir birinden sevimli...yeni yeni gözlerini açmışlardı .. geçen gün sınıfta anlatmışlar hafizeyle gidip bakmıştık... soluk soluğa mağaraya girdim...girdiğimizde içeride acayip pis bir koku vardı... kollarımızla burnumuzu kapattık... karabaşın yavruladığı yere geldiğimizde manzara berbattı.. karabaş ve yavruları ölmüştü... sadece biri onlardan biraz uzak cılız cılız ağlıyordu... belliki biri karabaşı zehirlemiş onun sütünü içen yavruları da onunla aynı kaderi paylaşmıştı.. bu küçük yavruysa meme bulamdığından açıkta kalmış ve hayatı kurtulmuştu.. gözlerimizden akan yaşlarla elvanla bir birimize baktık... ben alel acele sırtımdan çantamı çıkardım içindeki kitap defteri elvanın çantasına aktardım... yavru köpeği cantanın içine soktum ...
*** tut elimi hadi gidiyoruz...
--- nereye götürecez onu..
*** burada bırakamayız o da ölür eve götürüyoruz bir kaç gün besleriz.. sonra kendine geldiğinde salarız sokağa...
--- nasıl saklıyacaz aba hacer abla fark ederse duman oluruz..
Sizde saklarız .. biraz bizde biraz sizde sultan ablam kıyamaz ona... tamaz dışarı demeyiz başka kimseye....
Koşarak yamaçtan aşağıya indik arada çantayı açıp köpek yavrusunun ölüp ölmediğine bakıyorduk... evin bahçesine geldiğimizde derince bir nefes aldık doğru sultan ablanın evine girdik.. sobanın yanına bir kutu koyup yavruyu içine koyduk yanına da biraz süt bıraktık ama içmeyi beceremiyordu...
*** sen onu kucağına al elvan ağzını da elinle aç ben kaşıkla akıtcam süttü..
Elvan kuçağına alıp ağzını açtı... biz döktükce o yalanıyordu.. yaklaşık bir bardak sütü içirdik kutunun içine bırakıp soyunup bizim eve koştuk... babam ve abilerim sofradaydı.. yokluğumuz pek fark edilmemişti.. sadece annem yüzüme baktı.. neredesin der gibiydi...
Onlar sofradan kalktıktan sonra biz yerlerimizi aldık ... o kadar hızlı yiyorduk ki ... onlar çorbadayken biz yemeğimizi bitirmiştik... aklımız fikrimiz köpek yavrusunday dı...kerime ablam bir şeyler sezmişti..
--- sizde bir haller var gene ne yaptınız...
*** yok bir şey okula gittik geldik ne yapacağız ki...
Babam ablamı duymuştu ..
---Ne yapacak kim bilir kimin canını sıktı gene....
bana olan öfkesi hala dinmemiş unutmamıştı gözlerinden ateş çıkıyordu...
*** ana bizim çok dersimiz var sultan ablamlara geçelimi ödevlerimizi yapalım...
--- bırak hayriye gitsinler gözümün önünde bari gezinmesin..
Fırsat bu fırsat deyip daha ikiletmeden soluğu sultan ablamın evinde aldık... bizim ufaklık kutunun içinde dolanıyordu sanki can gelmiş biraz kendine gelmişti... biraz daha süt içirdik o sıra sultan ablada gelmişti..
--- abooo ne kız bu... nereden getirdiniz bu pireliyi...
Elvan anasına koştu.. bacaklarına sarıldı...
--- ana ne olur burada kalsın iyileşince götürecez. Çok hasta anasıda kardeşleride ölmüş .. ne olur ana atma onu sokağa..
Sultan abla bir bana baktı bir elvana...
--- iyileşince gider ama .. çok kalmasın..
--oyy melek anam tamam ana söz ....
-- baban duymasın hepimizi keser.. hacer ablada görmesin..
** sen meraklanma sultan abla kimse bilmeyecek..
--- bunun bir adı var mı...
--- aa aba at koysak ya buna
*** anan koydu demin..
--Ne koydum ki
*** pireli dedin ya..
Gülüşmeye başladık..
---- tamam pireli olsun...
*** abla bu gece ben burada kalsam... eve geçmesem o adamla aynı evde uyumak istemiyorum olmaz mı.?..
--kal da meryem bu dediklerin kulağına gitmesin seni zaten mimledi.. aman kudurtma şunu başımıza..
---yok abla fark etmez yokluğumu anama derim ben uyudu der sorarsa sormaz ya sorarsa işte
--tamam ben gider derim hadi siz yatın ellerinizi de yıkayın... gülsümü de alın yanınıza uykusu gelmiş huysuzluk ediyor...
O gece pireliyi hayata döndürmenin verdiği sevinçle kızlar bir birimize sarılıp uyuduk .. sabah gene sütünü verip okul yolunu tutuk....
Akşam eve döndüğümüzde babam hacer ablaya geçmişti.. o gün mal almak için koca koca kamyonlar gelmişti köye herkes çok yorgun ve perişandı.. babam yüklü bir mal satmıştı adamlara oğlanları etrafına toplamış böbürleniyordu... hepsine tek tek 100 lira verdi... tabi ki bize kızlara yine sadece öylece bakmak düşmüştü... yemekten sonra babam kahvesini içerken hepimizi diğer odaya gönderdi bir tek cabar abim ve hacer abla kalsın dedi...yine kader dediğimiz şeyi harekete geçirecek özel bir konu vardı beli ki genelde evde acil bir durum olduğunda bu toplantı yapılırdı...
Hepimiz bir odaya doluştuk .. çoluk çocuk babamda odada olmayınca kavga didişme boğuşma odada kıyamet kopuyordu.. ben yavaşca odadan dışarı sızdım ne konuştuklarını çok merak ediyordum...
--- kızları hazırlayın ... yarın gece adam gelecek....bu gün anlaştık.... birini alırım dedi... hangisini istiyorsa alsın.. siz ses etmeyin...
--- baba kim bu adam... neci nerede anlaştın...
--- soru sorup durma anlaştım diyorsam anlaştım... bu gün mal almaya gelen adam ..karşı köyden...
--- baba o adamın zaten 3 karısı var... bi karısı da geçen sene öldü.. nerdeyse senle yaşıt..
--- ee ne olmuş yaşlıysa sa adam baka bilecek ki alıyor... hem bir nüfus azalır hemde adam yüklü bir para verecek .... şu ileriye bir ağır daha yaparız...
--- hacer sen kızların hepsine banyo ettir giydir süsle .... yarın gece görücüye çıkacaklar...
--- hepsini mi...
birden kükredi babam hepsini
----sultandan olma beşikteki hariç hepsi....
Abim den bir daha ses çıkmadı ne itiraz edebildi ne başka cümle kurabildi...
silgisizce