Kaderimiz, karakterimiz olarak doğar ve yaşama tutunuruz. Kimimizin çocukluğu gelecek yaşlarımızın kılavuzudur. Hani ön tekerlek misali. Nereden giderse arka tekerlek de onu takip eder. Önceden yazılmışın yaşanması,hayata geçirilir. Kimimiz çocukluğun gereğini en iyi şekilde yaşarken elektronik aletlerle oynarken,kimimiz kabaktan araba ile oynarız. Kimimiz özel okullarda,özel öğretmenlerle öğrenimine devam ederken kimimiz devletin semt okuluna kullanılmış kitaplar ve yırtık ayakkabılarla gider geliriz.

Yavaş yavaş ergenliğe geldiğimizde artık gerçek yaşımızı,yaşamaz olduğumuzdan daha büyük 2_3 yaş fazlamızı söyleriz. Yaşamımız da ona göre şekillenir. Zamansız büyümüşüzdür. İstekler ve hayatın gereği de bu olmayan yaşımıza göre idame ettirilir. Bu yıllarca böyle gider. 17 yaşında olup 19 dediğimiz gibi +2+3 le hayatımızın en güzel yılları geride bırakılır.Küçükken büyümüşlük...Öğrenim hayatı bitip de hayata atıldığımızda yavaş yavaş geriye dönüş olur ve nihayet öyle bir zaman gelir ki büyüttüğümüz o yaşlar artık eksilere dönüşür. 

40 lar ve üzeri yaşlarımızda artık 37_38 denilir ve öyleymiş gibi yaşanılır. Kimi kandırmak,ne içindir veya yaşamın gerçeğini kabullenememek midir bilinmez. Heleki 60 ve üzeri yaşlara geldiğimizde artık yaşımızı daha da gerilere çekme ihtiyacı duyarız. Kendimizi kandırmaktan başka hiçbir işe yaramayan bu yakıştırmalar genelde tüm hayatımızda uygulanır. Acaba kaçımız tam yaşımızı yaşımızda yaşamıştır. Olduğundan daha küçük veya daha büyük...

Böyle bir yakıştırmaya neden ihtiyaç duyulur. Gerçek yaşımızı neden gizleriz. Oysa o gerçek yaşlarla,yakıştırdığımız yaşlar arasındaki zaman dilimini yani kendi yaşımızı yaşamadan bu hayattan çeker gideriz. O yaşlarda,kaybolan yılların hesabını da kimseden soramayız. Halbu ki onların mutlak bir şekilde sorumlusu vardır. Bu da genelde gönül sesimizdir. Gönlümüzün kendini hissetmek istediği ama gerçeğin öyle olmadığı yaşlardır. Gerçeği kabulleneme,yaşamak istediğimiz hayatı şekillendirmedir. Artık sorumlusu da aranmaz.

 Takvimlerin çok eski, sararmış yaprakları arasında beyhude geçirilmiş yıllardır. Bir daha asla yaşayamayacağımız ve dönemiyeceğimiz yaşlarımız. Kendi yaşımıza dönemediğimiz ve yaşayamadığımız yıllar...Genel de küçükken büyüttüğümüz,büyüyüp de orta yaşları geride bıraktığımız yıllar da ise küçülttüğümüz yaşlarımız. Tıpkı hani benim gemçliğim nerde dercesine yakınmalar...Yaşımızı yaşımız gibi yaşayamadığımız yılların özlemi ve pişmanlığı artık bir işe yaramaz. Yaş kemali bulmuş ve artık ne isek öyleyizdir.

Bunda da en büyük nedenin;Sevgilinin mermi değil,attığı bir gülün ruhumuzu ve bedenimizi delip geçmesidir.


Refik
25. 01. 2019
İstanbul



.
.


( Yaşanmamış Yaşlar başlıklı yazı keskin2011 tarafından 25.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu