Sabah doğru tepelerden top tüfek sesleri hiç eksik olmuyordu. Kulakları sağır edercesine patlayan toplar Çanakkale’de ki Türk askerinin heyecanıydı. Öleceğini bildiği halde top sesleri onlara ahiret kapısını sonuna kadar açıyor, ölmenin en üst zirveleri olan astral seyahati önlerine getiriyordu. Askerler öldüğünü de yaşadığını da bilmiyordu. Belki az önce ölen asker bilinmez ve gizli bir şekilde arkadaşının yanında yine savaşıyordu.
Kamer dayı diye biri vardı. Çanakkale savaşını yaşamış koca çınar bir bir tüm bildiklerini anlatırken onu dinleyen öğrenciler sıralarında Kamer dayının gözünün içine bakıyordu. Kamer dayının konuşması teneffüs zili çalınca bitti. Öğrenciler kuvvetli alkışlarla mukabelede bulundu. Kamer dayı yerinden kalkınca öğrencilerde ayağa kalktı. 
Metin “Oğlum ne düşünüyorsun. Kamer dayı anlattıklarında bir asır önceki savaşı bire bir yaşamış olamaz. Dışarından katkı da yapmış olabilir.”
Veli “Bence de öyle ama ağzından çıkan sözleri biz ağacın suyu kendine çektiği gibi hazmede hazmede dinledik. Sağ olsun Ayfer öğretmen nereden buldu buluşturdu. Böyle bir gün yaşattı bize. Durdu. Ne dersin mezarlığa gidelim mi. Canım mezarlık çekti. Orada eski mezarlarda var. Kamer dayıdan onlara havadis taşırız. ‘Böyle biri geldi. Söyledikleri doğru mu’ diye.”
Metin “Sen herhalde astral seyahat denen mefhuma takıldın.”
Veli “Açıkça öyle.  Bir kişi nasıl olur da ölümün en üst seviyesini yaşamış gibi tecrübeye vurur. Ölümü anlamak ölmek demektir. Ne yani Kamer dayı sınıfımıza ahiretten mi çıkıp geldi?”
Metin “Orası öyle. Benim bildiğim kadarı ile Çanakkale savaşına katılıp geride kalan son birkaç kişiden biri.”
Veli “Gel mezara doğru yürüyelim.” Dedi. Oturdukları okulun duvarını  terk ettiler.
Akşam olmuştu. Metin’in ailesi telaş içindeydi. Oğulları hala eve gelmemişti. Bir telaş ki telefonla aramadıkları yer kalmamıştı. Olayı duyan aile büyüğü Metin’in babaannesi bile anında onların evine gelmiş ağlayan gelinini teskin edici sözlerle yatıştırmaya çalışıyordu.
Metin “Oğlum yandık biz. Önce mezarlık dedik tamam. Şimdi de kasabayı terk edip ilçede ki sinemaya gelmemiz hiç hoş değil. Evdekiler kim bilir ne telaşlar yaşıyor?”
Veli “Olanlar oldu. Yattı balık yan gider. Az sonra başlayacak film ile bizim ne uslanmaz ve arlanmaz olduğumuzu unutacağız.”
Metin “Gişede ki posterde ne yazıyordu. Filmin ismini unuttum.”
Veli “Independence Day” diye karşılık verdi. O an ışıklar kapatıldı. Beyaz perdeye görüntüler yansıdı. Veli büfeden aldığı cipsin birini Metin’e verdi. “Al kanka cips ve kolan. Bu günlük böyle. Hep sen alacak değilsin ya.” Dedi.
Önlerinde iki kız yan yanaydı. Filme mi dalmışlardı yoksa gerideki iki genci mi düşünüyorlardı. Veli fısıltı halinde “Kanka kızlar sanki bizden bir şey bekliyorlar. Ne dersin onlara da cips verelim mi?” 
Metin filme dalmıştı. Duymamıştı bile. Veli yerinden kalktı. Poşetin içinden iki cips çıkardı. Önlerindeki kızlara “Cips alır mısınız. Bizde bir hayli var. Tüketemeyeceğiz.” Dedi. 
Kızlar kendilerine uzatılanları nazikçe kabul etti. Biri “İkramınız makbule geçti. Tam cips yenecek bir film. Teşekkürler.” dedi.
Veli yerine oturdu. Geceye doğru kasabaya kalkacak otobüse zor yetiştiler. Koltuklarına oturduklarında fırından gece için, az miktarda çıkan sıcak ekmeği poşetinden çıkardılar. Veli ekmeği bölüp ayağa kalktı. Şöyle bir etrafına baktı. Arkalarındaki yaşlı amcaya “Dayı ço sıcak ve lezzetlidir al” dedi.
Veli hemen yanlarında ki koltukta oturan kendilerinden birkaç yaş büyük birine de verdi. O da sıcak ekmek ikramına kayıtsız kalmadı. O da aldı teşekkür etti.
Yolda ilerlerken otobüs bir ara durdu. Yolcusunu aldı. Otobüse binen sınıflarında söyleşi yapan Kamer dayı idi. İçeride biraz ilerleyince tanıdı mı yoksa en arkaları mı seviyordu. Metin ve Veli’nin yanına kadar geldi. 
Metin hemen “Kamer dayı otobüsümüze şeref verdiniz. Bugün sınıfımızda sizi zevkle dinledik.”
Kamer “Berhudar ol evladım. Sizler için her zaman muhabbete açığım.” İkili koltukta tek başına oturuyordu. Metin kamer dayıdan müsaade istedi yanına oturdu. Kamer dayıya soracakları vardı. 
Metin “Efendim bu Çanakkale savaşı nedeniyle ülkemize ta Avustralya’dan Anzaklar geliyor. Onların her seneki merasimlerini resmi olarak bizde izliyoruz. Neyin nesidir bu. Bir rabıtadır sürüp gidiyor. Avustralya oranın Türk vatandaşına yapmadığını koymuyor. İslami fobi almış başını gidiyor. Yoksa bu şafak ayini yeni bir çıkartma olabilir mi. Subliminal çıkartma.”
Kamer dayı “Bu konuda bir hayli bilgilisin anlaşılan. Sana diyeceğim bekleyip göreceğiz.”
Metin heyecanlanmıştı. Görüşleri kabul edildiği için heyecanla “Bizi bitiren de hep bu beklemeler. Dedi ekledi. Bu konuda yapabileceğimiz tek şey, Avustralya hükumetine nota çekmeliyiz. Bizimle ikili oynamayın. Demeliyiz. Bu konuda millet olarak biz hassasız. Zaten biz son dönem Osmanlıda hep göz yummuşuz. Ufacık bir göz yumma olan Yavuz ve Midilli zırhlıları ile dünya savaşına sürüklendik.” 
Kamer dayı araya girdi. “Çok güzel tespitlerin var. Şöyle diyebiliriz. Verin bize ülkenizde haklar. Gelin buraya güzel güzel şafak ayininizi yapın. Her şey karşılıklı olmalı. Türkiye özellikle böyle bir konuda yol geçen hanı olmamalı. Bilirsin sen öğrencisin. Avrupa ile şu gümrük birliğinden neler çekiyoruz neler. Siz gençlere güveniyorum. Gelecek siz hassas gençlerin elinde. O yüzden gözümüz arkada kalmayacak.”
Metin o an biraz duygulandı. “Verin elinizi öpeyim” dedi. Kamer dayıya saygısını gösterdi.

Tuna M. Yaşar

( Şafak Ayini başlıklı yazı Tuna M.Yaşar tarafından 5.02.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu