bazen söylemek istediğimi
söylememiş olmam
anlamaktı
çimlere saçılmış ekmek kırıntıları
hiç
dokunulmamıştı
gözlerinin içine bakıp
yalnızlığımı görmek gibi
kuşlar da gitti
anlamaktı susmamın
kendi kendime konuşmak olduğunu
düşünüp seni
soğuk entarisini giymiş gece
başında
dikiliyordu
kaldırımda
yatanın
öylece duvarlara bakındım
sensizlikle başıma ördüğüm
küçük bir ateş yakmıştı
kirli
tırnaklı çatlamış parmakları
ısınmak
istemişti
resimlerin asılıydı
hep gülümseyen
yağmurun çiselemesi yetti sönmesine
ben söyleşide bulunurken
dudaklarından okunmaz sesler çıkıyordu
elimden bir çiçek düştü kaldırıma
yüzlerce adım geçti üzerinden
sana veremeyeceğim
yalnızlık bu değil
üşüdük zaman gibi
aramızdaki