Ben Diyarbekirliyim!
Ben, buram buram medeniyet kokan, Dicle nehrinin bazen boz bulanık
akışıyım.
Ben, sana sevdalı mert ve babayiğitlerin, en celalli ve en
haşin bakışıyım.
Ben, korkudan insanın dudağında uçuğ attıran şimşeğin
çakışıyım.
Ve ben, sende yaşayanların, yarınlarından endişesiz, huzurlu ve mutlu anlarıyım.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, rengârenk yedi veren Muhammedi güllerin, en efsunlu
diyarıyım.
Ben, tarih sayfalarına altın harflerle yazılmış, barış ve
kardeşliğin şiarıyım.
Ben, çok dertli şakıyan, gül sevdalısı bülbüllerin ahu
zarıyım.
Ve ben, taşımaktan asla ve asla yorulmadığım, barların en manidarıyım.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, kimsesiz dul ve yetimlerin, garip gurabının, fakir
fukaranın yanındayım.
Ben, kemlik bilmeyen, fikri güzel gönlü güzellerin, hayata
bakış açısıyım.
Ben, binicisini yarı yolda koymayan rahvan atların, zebercet
işlemeli kamçısıyım.
Ve ben, desen desen, motif motif işlenmiş kardeşliğin, en
manidar nakşıyım.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, karanlık çıkmaz sokakları, ziyalarla aydınlatırım
fener misali.
Ben, gerçek bir Diyarbekirliyim, mürekkep yalamışların
nazarında, olurum ali.
Ben, mutlu ve huzurlu olurum, görürsem iyi olduğunda, hem
şehrimin hal ve ahvali.
Ve ben, üzülür kahrolurum, eskimiş iş görmez olmuşsa, bindiği
atının nalı.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, kırklar dağında yaşanmış, aşk ve sevdaların en acıklı
özetiyim.
Ben, insanlıktan nasiplenmişlerin, gönül nöbetiyim.
Ben, helalinden kıt kanaat geçinen insanların, benzi
betiyim.
Ve ben, yerin göğün sahibini zikreden bir abidin halvetiyim.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, sanat eseri dört ayaklı minarenin, en muhteşem
görüntüsüyüm.
Ben, Hevsel bahçelerinin yeşilin her tonunu içinde
barındıran örtüsüyüm.
Ben, insanı kendine meftun eden, tarihe mal olmuş, güzel bir
şehrin süsüyüm.
Ve ben, kemlik ve çirkinlikleri, mahirce bertaraf eden, gümüş
törpüsüyüm.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, dost canlısı ahde vefalıyım. Kin olmaz sevmeyi şiar
eden gönlümde.
Ben, kesik uçlu kalemlerle, aşk ve şevkle yazarım, gerçek
Diyarbekir’liyi günlüğüme.
Ben, barış ve kardeşliği nakış etmişim, çok dertli şakıyan
gül sevdalısı bülbülüme.
Ve ben, çok şey borçluyum, fakir çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği
günlerime.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, dostlarımı basarım bağrıma, bir babanın evladını bağrına
bastığı gibi.
Ben, ölüme bile giderim dostlarım için, bunu bilir bir adı
da Âlim olan yerin göğün sahibi.
Ben, korkarım korkabildiğim kadar şanı çok yüce Allah’tan
zira beni de bekliyor yerin dibi.
Ve ben, savunurum Diyarbekir’limi her yerde verinceye kadar
son nefesimi.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, sana aşk ve şevkle canı gönülden kap kara sevdalıyım
işin kolayına kaçmadan.
Ben, hüzünlenip dertlendiğimde, yaşamaya çalışırım, derdimi
ona buna açmadan.
Ben, yazın temmuzunda hararet gideren pınar olur akarım, bendimi taşmadan.
Ve ben, üzülür kahrolurum insan ölürse, küs ve dargın
olduklarıyla barışmadan.
Ben Diyarbekirliyim!
Ben, komşularımla eskiden olduğu gibi, neşe ve üzüntülerimi
paylaşmak isterim.
Ben, beni insan yerine koyan herkesi, rıza-i Lillah için çok
severim.
Ben, asil gönüllere girebilmek için, hazan mevsiminde bile
Muhammedi gül dererim.
Ve ben, Diyarbekir için uzağı yakın yakınları ise uzak
ederim.
13 /Mayıs/ 2019