Sıkılıyorum buralarda hem de çok sıkılıyorum. Senelerdir buradayım. Ne ışık giriyor içeriye ne de başka bir şey. Ara sıra hava giriyor sadece, patron gidip de bir benzinciye, eline aldı mı hava basma makinesini.. O giren havalarda bilmiyorlar burada ne kadar kalacaklarını... Bir patlasa bir patlasa diye lastik, içimizden geçiriyoruz ama, olmuyor işte olmuyor...
Sahibim daha yeni aldı bu lastiği, artık kim bilir ne kadar zaman sonra patlar da bizde özgürlüğümüze kavuşuruz bilemedim ki... Ama şöyle iyi patlasa, hatta ortadan yarılsa da hepimiz özgürlüğümüze kavuşsak... Olmazsa da lastik gardaşımızın eskimesini bekleyeceğiz...
Hayır bir de kullanmaya başladı mı arabayı sahibi, dönüyoruz da dönüyoruz lastiğin içinde... Dünyamız kararıyor vallahi... Durduğu zaman bir sorun yok. En rahat olduğumuz zaman araba park halinde olduğu durumlarda...
Bir de Amcanın oğlunun eline geçti mi araba işte o zaman yanmak ne kelime, mahvoluyoruz billahi... İçimiz dışımıza çıkıyor. O nasıl araba kullanmak yahu, nasıl bir sürat? Neredeyse zibidi uçuyor kanatsız olarak... Hayır babası da kızmıyor mu buna hiç yahu! Kesin babası yanında olmadığı zamanlarda bu kadar hızlı kullanıyor...
Bir zaman sonra psssssssssssssssssssst diye bir ses lastiğe kalınca bir çivinin girdiğinin işaretidir...
Oh be nihayet lastik patladı galiba... Haydiyin arkadaşlar çivinin girdiği yöne doğru acilen çıkış yapıyoruz... Yaşasın özgürlük... Ama üzüldük de be Amca yeni almıştı arabayı da lastiği de yeniydi... Ne yapalım arabanın da lastiğinde kaderi işte... İllaki bir gün patlayacaktı, o da bize denk geldi... Havalara uçarız artık yaşasın hava kardeşiliği...