bir kadının gözlerinden bakıyordu şair imgeleri
dökülmüş şiir küpeştesinden
sus tabancasına saklanan hıçkırıklarına
kış
sonbahar inerken gönül dağlarına
sokaklarda kasımın ıslak yüzü
üşür şiir
girer noktayla, virgül susturulmuş imgelerin koynuna
delirir harfler deler kağıdın göğsünü
yirmi dokuz geceyi üryan bırakırken kadın
kırmızıya bulanır sözcükler
adam suskun bir kapı gıcırtısından düşerken sokaklara
dudak kıvrımlarında aynı öykünün kahramanıdır yıllar sonra
Kirpiğin den ecel dokunurken
gözyaşlarına
düş görür
kanatları ayrılık yorgunu
bir serçenin ardı sıra
Kadın dil yarasıdır adamın dudaklarında
her hazan mevsimi depreşir kadının
sevdası
öyle derin ki sızısı
dilinde etmeye korktuğu yeminler
gözyaşını yaza
ölüm tohumlarını İlkbahara eker
adamın cehennemi görmeden ateşi görür
gözleri
yatağında çığlık çığlık
sancılı büyür kadının adı
parmak uçlarında küf kokusu
avuçlarında üryan bir damla göz yaşı
demli bir çay sıcaklığında d/üşme vakti
gözü pınarlarından
bilmez kadın
adamın eceli iki dudağının arasında
git demek
kal diye bilmek kadar uzun
kadın terleyen saçlarından toplarken
hüzünleri
omuzlarından isyanlar uğurlar gecenin
koynuna
her rüya sonrası kül tablasına düşen
izmaritler gibi
boynunu büker adam
kadın notası eksik bir şarkıdır artık
parmak uçlarında telaş
içinde tarifsiz heyecan
düş kurmayı unuttuğu zaman
adamın başı musalla taşı
Yutkunduğu salâ sesi
göz çukurunda çığlık
söyleyemez hangi sancı
geç kalmanın düğümüdür boğazında
Gece taş oturur
hüzün mermi sıcaklığında
Esmer bir kadının koynunda
şiirler masal
olur, masallar şiir
adamın üzerinde vebali taze gözyaşı
genzinde debelenen ses,
dilinde acı bir tat
duldasını kaybetmiş ağaç
esintisini yitirmiş rüzgar gibi
kim/sessiz
tek başına
ıssızlığına uyanırken kaldırımlarda
yarı uykulu, yarı sarhoş
evlatlık verir kadının yokluğunu
kaldırım taşlarına