Ankara'ya yağmadı yağmadı, bu rahmet, bereket kar, sonra bir yağdı, hem
de pir yağdı, iyi yağdı. Eski zamanlar da bizim çocukluğumuzun geçtiği yetmişli
yıllarda sanki başkente daha bir fazla kar yağardı. Şimdilerde, ozon
tabakasının delinmesi, yüksek binaların fazlalaşması, hava hareketlerini biraz
biraz engelliyor. Bunu ben söylemiyorum, iklim bilimcilerin beyanatları bu
doğrultuda... Kar tabi ki rahmet bereket, her ne kadar fakirler yakacak sorunu
ile boğuşsa da, kar ve yağmur yeterli yağmadığı zaman, o sene meyve sebze hem
pahalı hem de az oluyor, bunun da ucu yine sonradan fakirlere dokunuyor...
Üç beş gün öncesinde güzel kar yağdı Ankara'ya. Çocuklarda sevindi haliyle,
bizler de sevindik meslektaşlarımız ile birlikte. Vatandaşın ayağına kar,
yağmur, çamur değmedi mi ne ayakkabı almaya çıkıyor, ne de ayakkabı tamircisine
gidiyor. Eee, bizim işimiz de hep onlarla. Dua eder dururuz kışın bol kar
yağsın diye. Sade biz mi? Kar, yağmur çiftçiye de fayda, memlekete de her zaman
için.
Bizim frezecinin çırağı İbo, dükkanın önüne Kardan Adam yapmış dün gece. Asıl
adı İbrahim de biz ona İbo ya da İborotti de diyoruz zaman zaman, kızmaz da ha,
çok şaka kaldırır. Hafif yollu alkol alışkanlığı da var keratanın. ''İçme
diyorum sık sık'' O da bana ''İçmeyeceğim ağabey ama, ne olacak bu memleketin
hali diye o aklıma gelince duramıyorum işte.'' Rakıyı, şarabı sevmez, biracı
dır, pasa bira içer, cebinde parası olduğu zaman. Neredeyse bira firmaları buna
plaket verecekler, o derece yani. Bu Kardan Adamı yapmış. Eline süpürge vermiş,
gözlerinin yerine su şişelerinin mavi plastik kapaklarını koymuş. Burnuna bir
şeyler iliştirmiş havuca benzer. Boğazına bir tane uyduruk atkı geçirmiş,
başına bir fötr şapka siyah, eline de iki üç kutu bira vermiş. Eee, haliyle
normal bu davranışı, Kardan Adamın da eline su ya da meyve suyu, kola verilmez
ki değil mi ama? Döndüm İbo'ya ''İyi de arkadaş Kardan Adamı da kendine
benzetmişsin.'' dedim. Zaten kendi sarhoş Kardan Adamı da sarhoş etmiş bu
hemen. Döndü bana ''Ne yapayım ağabey akşam içiyordum bir birinden bir de
öbüründen (İki değişik marka birayı ayrı ayrı ama peş peşe içiyor.) ona da
verdim reddetmedi beni, beraber karşılıklı kafaları dumanladık, papazı
bulduk.'' Ölür müsün, öldürür müsün? ''Oğlum kendin içiyorsun da Kardan Adama
niye içiriyorsun yahu, hem de günaha sokuyorsun Kardan Adamı?'' Ben onun ile
maytap geçiyorum o da lafların altında kalır mı benim ile maytap geçiyor. ''Ne
yapayım ağabey bu meret yalnız içilmiyor ki gel beraber içelim dedim kırmadı
beni sağ olsun.'' bak bak bak ''Sen de beni saf buldun işletiyorsun değil mi
İborotti?'' hava soğuk buz gibi, kafası da gıcır. Lafı sakız gibi uzatarak
''Yok aaağaaabey ne işletmesi yahu hiç yapar mıyım?'' bilirim hiç yapmaz hem de
hiç. ''Ulan kerata Kardan Adama içiriyorsun, ya kafayı bulsa bu kardan velet,
ya kussa buralara, sokaklar rezil olsa, turistler gelip geçiyor zaman zaman,
sarhoş Kardan Adamı ve kustuklarını görseler ne olur oğlum halimiz?'' Biraz
kafayı, biraz mabadını kaşır İborotti ''Yok ağabey yok benim Kardan Adamım
sarhoş olmaz kesinlikle, vücudunun yüzde doksan dokuz nokta dokuzu su olduğu
için alkolü nötüralize ediyor sen farkında değilsin.'' O da doğru ya...
Daha sonra iki boş kutu bira şişesi daha getirdi İbo. Birini sağ tarafına birini
de sol tarafına koyduk. Bira şişeleri da Kardan Adama çok yakıştı yakışmaya da
döndüm İbo'ya ''Oğlum Kardan Adamın elinde dört tane bira şişesi var, var
olmaya da, bu hiç sarhoşa benzemiyor.'' benzemiyor hakikaten ya. Döndü bana, ne
dese beğenirsiniz. ''O benden de iyi içer ağabey şimdiye kadar hiç sarhoş
olduğunu görmedim, hatta sağda solda bizim hakkımızda dedikodu yapıp, ben Ahmet
ağabey ile İbo'nun içtiklerini kulağıma damlatırım diyormuş.'' Yok artık
devenin bale pabucu. Hatta pabucumun Kardan Adamı.''İbo, oğlum ona söyle, onun
artistliği ancak güneş yüzünü gösterene kadardır. Erimeye başladı mı, onu biz
değil kimse kurtaramaz.'' Hakikaten de bir güneşlik işi vardı Kardan Adamın.
İbo döndü bana ''Erimeye eriyecek de üzülürüm be ağabey, o kadar emeğim var
ona.'' Omzuna hafifçe vurdum. ''Ne yapalım oğlum dünya bizim içinde onun içinde
fani dünya, bozma moralini seneye de kardeşini yapar, atkıyı şapkayı saklar ona
takarsın.'' Of ki of çekti İbo ''He vallahi ağabey öyle yaparız.''
O arada kağıtçı Cuma geldi yanımıza. Cuma'nın köpeği de zincirlerinden
çözülünce Kardan Adama bir havlamaya başladı sormayın gitsin. Ya da sorun ben
anlatayım. Ama nasıl, hayvan durmadan havlıyor. ''Cuma oğlum senin köpek de
anladı bak Kardan Adamın sarhoş olduğunu ondan havlıyor herhalde.'' Cuma
susturmaya çalışır köpeği zibidiyi, o yine havlamaya devam eder. ''Ağabey bira
şişeleri renkli ya belki onlardan huylanmıştır.'' dur, sus, kes sesini lafları
havada uçuşur. Dönerim köpeğe ''Bak Sem, havlama bizim Kardan Adamımıza fena
yaparım ha zaten bir güneşlik, artı beş on derecelik canı var kardan
adamımızın.'' O yine havlar da havlar. Önüne biraz yiyecek koyarız ve susar
kerata. Cuma bir el ense çeker Kardan Adama sonra döner İbo'ya ''İbo bu da pek
bir boşmuş ya baksana elimi tuttuğum yerler kopuyor aslanım.'' İbo'da hem kafa
dumanlı, hem de cevaplar dağarcıkta depolu ''Kardan Adamıma iyi davranın bak
karışmam sonra, zaten yarın hava açık ve güneşli imiş, meteoroloji öyle
söyledi, belki de öğlene bile kalmaz garibim bu dünyadan göçer gider.'' İbo'nun
başını omzuma koyarım. ''Takma kafana be ibo'cum bakarsın üç beş güne kalmaz
bir kar daha yağar, ikizini yaparsın, artık benzetir misin, tek yumurta ikizi
mi olur, ayrı yumurta ikizi mi onu bilemem?'' İşte böyle kahkahalar hava da uçuşur,
herkes iş yerine evlerine kaçışır, üç beş meslektaş, başta bendeniz Ahmet,
frezecinin çırağı İbo ve kağıt toplayıcısı Cuma bu öykü de bir çok yaşanmışlığı
paylaşırız...