Kapitalizmin çarkları son hızla dönüyor, hızlandıkça da kapitalizm vahşi kapitalizme dönüşüyor. Fabrikaların bacaları tütüyor. İllaki tütmeye de devam edecek. Her gün milyarlarca ticari mal üretilip, insan hayatını şekillendirmeye, olumlu ya da olumsuz devam ediyor... Bu saatten sonra pazarlama artık bir bilim haline dönüşmüş durumda...
Herkes birilerine bir şey satma derdinde... Büyükler orta ölçeklilere, orta ölçekliler, küçüklere, küçükler daha da küçüklere, satıyor da satıyor... Hiç bir şey satamayan anasını boyayıp babasına satıyor ya da ruhunu satıyor...Çarkların dönmesi lazım. Gelişmiş ülkelerin elinde her türlü olanak mevcut olmasına rağmen yine de doymuyorlar, elli bin dolar altmış bin dolar olan milli gelirlerini nasıl yüz bin dolar yaparızın derdindeler... Olan da böyle bir düzende gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler oluyor haliyle...
Tüketim toplumu olduğumuz doğrudur. Ama üretim olmadan tüketim olmuyor. Televizyon reklamları da artık çığırından çıkmış durumda... Büyük firmalar reklamlara dünyanın harcamasını yapıyorlar... Yeter ki malları satılsın. Paketlemeler artık ikili üçlü, beşli, onlu yirmili yapılıyor... Bir tane bir şey alacakken on beş yirmi tane malzemeyi poşetlere doldurup çıkıyorsunuz marketten...
Bakıyorsunuz trafik ışıklarında sabahtan akşama kadar ellerinde üç beş mendil, onlarca yüzlerce dilenci... Hep de lüks arabaların yanlarına doğru hareketleri... Bir mendil al abla bak dilenmiyorum ben, mendil satıyorum demeye getiriyorlar... Ne yapsınlar yokluk işte, başkalarına uzaktan davulun sesi hoş gelir, git bir de onlara sor bakalım evlerinde tencere kaynıyor mu?
Maddi menfaat da tamam bir yere kadar helal kazanıyorsanız, ama üç beş kuruşluk maddi menfaat içinde ne ruhunuzu satın, ne vatanınızı, ne de inandığınız değerlerden taviz verin birilerine... Satışa gelmeyin. Vatanı satışa getirmeye çalışanlarda er ya da geç bunun bedelini çok acı bir şekilde mutlaka ödemişlerdir, bundan sonrada ödeyeceklerdir...