Şu gönül defterine silinmeyen kalemle.
Sana olan aşkımı yazıyorum İlayda.
Akarken gözyaşlarım gözümden damla damla.
Bu aşk için kendimi üzüyorum İlayda.
Sırattan daha ince, keskindir sevda yolu.
Yürümek çok zordur her yeri mayın dolu.
Bu aşk denen hastalık esir eder her kulu.
Rüzgarına kapıldım tozuyorum İlayda.
Sevgiyi paylaşmada adaletsiz dağılım.
Hep senden yana oldu kalbimdeki eğilim.
Ne bir Mecnun, bir Ferhat, bir Kerem’de değilim.
Sana değil kendime kızıyorum İlayda.
Mutluluk hissesinden düşmedi ki hiç bana.
Olumsuz duyguların hepsi de benden yana.
Her an aklıma gelip ismini ana ana.
Dörtlükler sıralayıp diziyorum İlayda.
Kadere boyun eğip yıllarımı harcadım.
Günlerce zehir içip kalmamışken hiç tadım.
Bu aşk yüzünden mecnun diye çıkmışken adım.
Artık gidip çöllerde geziyorum İlayda.
Bir hazandı bu sevda az kaldı kaçıp gitti.
Baharda bir gül gibi kısacık açıp gitti.
Bir mevsim kadar durup uzağa göçüp gitti.
Yaramdan bir kan gibi sızıyorum İlayda.
Mutluluğu ararken kederle dost oldum.
Kalbinden atılınca sevgide yalnız kaldım.
Dermansız ve çaresiz bunca dertleri buldum.
Bir çile ırmağında yüzüyorum İlayda.
Aşkın tam yüreğime saplanan bir dikendi
Sana çıkmıyor yollar, hep yollarım tıkandı.
Artık mutlu günlere umutlarım tükendi.
Nitekim mezarımı kazıyorum İlayda.