AMAN SÖYLEMEYİN DOSTLAR!
Aman ha söylemeyin, ağzınızı sıkı tutun, kilitleyin,
Gözleriniz bile sizi ele vermesin,
Sizde olan hazineyi, gece karanlıklarında,
Kimsenin duyamayacağı, bilemeyeceği yerlerde gizleyin.
Yaptıklarınızı, iyiliklerinizi, güzelliklerinizi, hayırlarınızı,
Harcamayın, heba etmeyin, iflasa uğramayın,
Bir çuval hasadı, bir kıvılcıma teslim etmeyin.
Ben şunu yaptım, ben bunu yaptım,
Ben gönlü zenginim, ben hayrı severim,
Ben böyle yazarım, ben böyle söylerim,
Ben yoksulu doyurur, hep ben derim.
Yok, dostum yok, saklamadın ya,
Hazineyi herkes bilsin istedin ya,
Herkes görsün, söylesin dedin ya,
Ben olmaya çalıştın ya, bitti.
Bir damla su idin, şimdi toprak olacaksın,
Sana bunları vereni unuttun,
Alkışlar duymak, adını duyurmak istedin,
Herkes parmakla göstersin istedin.
Şimdi onlar ne oldu?
Herkes hak ettiği yeri buldu,
Sonsuz adalet sahibinin huzurundayız,
Vereceği kararı bekliyoruz.
İçindekini, elindekini, dilindekini,
Ben olmadan, kâtip ve hatip olarak,
Duyurmak mı istiyorsun?
Seni kavuran koru dışarı vurmak mı istiyorsun?
Faydalanmak ve faydalandırmak mı istiyorsun?
Çorbada tuzum olsun mu diyorsun?
Durma, al kalemi eline, çek Besmele’ni ve bekle,
Parmakların ne yazıyorsa, dök kâğıtlara.
Duyur tüm insanlara,
Sen nasılsa bir hiçsin ya, sadece bir kâtipsin ya,
Seni yaratanı ve akıl vereni biliyorsun ya,
İsmin Ahmet olmuş Mehmet olmuş, ne fark eder?
O zaman herkes, asıl kalem ve hüküm sahibini bilsin,
Yazanı değil yazdıranı, söyleyeni değil söyleteni,
Yapanı değil yaptıranı, Akıl sahibi herkes bilsin.
Söyle, anlat, yaz, çiz, nakşet ve sonra,
Başını ellerinin arasına al ve düşün,
Ateşi mi güzel, altlarından ırmaklar akan,
Cennet bahçeleri mi? Karar senin.