Akşam üstü bir genç kız müşteri geldi.Şapkalara bakıyordu.Uygun bir şapka bulmak için beğendiklerini deniyordu.Biraz küçük ebat olunca bulmakta zorlandık.
-İsterseniz bir başka zaman size uygun özel yapayım.
-Bana yarın lazım.Ata bineceğim o yüzden şimdi almam lazım .
Dükkanın ilerisine geçince kitapları gördü.
-Ne çok kitap var
-okul yıllarım damdan beri birikenler
Bu arada Ona uygun bir şapka buldum.Biraz rahatlamıştı.Sohbet devam etmeye başladı.Kitaplarınıza bakmak isterim dedi.Ama akşamın dar vaktinde gitme telaşı vardı.
-Hangi yazarları seversiniz?
-Nazım Hikmet,Necip Fazıl .
Diye saymaya başladı.Sizinle daha sonra edebiyat sohbeti etmek için gelirim diye müsaade istedi.
Bendeniz oniki eylül öncesinin bu zıt kutuplarını düşündüm.Asla iki yazarı sevenin bir dünya görüşüne sahip olması beklenmezdi.Farklıydılar,iki isim zıt olarak bir araya gelirdi.Düşman kampları gibiydi..takii Berlin duvarı yıkılana kadar.Ancak o zaman ön yargılar kırılmıştı..İlk özeleştiriyi Cem Karaca yapmıştı."Üstat ismi anılınca geç onu derdik"diye..Sonra TÜRKEŞ bir,kurultay açılışında Nazım'ın şiirini okudu ..ön yargılar yıkılmıştı.
Artık her iki yazarda aynı okuyucu tarafından okunuyordu.
..
Aslında böyle kutup olmuş yazarlara objektif değerlendirme yapamıyoruz.Yine bu önyargılardan dolayı.Nazim Hikmet mutsuz du.Moskova'da."Paris cıvıl cıvıl Moskova kasvetli "demişti.En yakın arkadaşı Zekeriya Sertel anılarında Nazım'ın banyo yapmayı sevmediğini yazar.Bu yüzden çok eleştiri alır. Karizmayı çizdirmek istemezler
Oniki eylül darbe öncesi edebiyat biraz da ideolojikti.Ama Bu dönemden sonra edebiyatımızda beklenen gelişme olmadı.Cumhuriyetin ilk yılları verilen eserler hala baş yapıt olarak duruyor.
Daha sonra tarihi romanları ile Tarık Buğra ve Kemal Tahir edebiyatımızı zenginleştirdiler.
Son yıllarda kitap fuarı ve imza günlerin yaygın hale gelmesiyle kitap biraz ticari meta olmaya başladı.Edebiyat dergileri azaldı.Şimdi edebiyat halis okurunu arıyor.Sahaflara ilgi çoğaldı.