AMAN SÖYLEMEYİN DOSTLAR!
Merhaba!
Aman ha, sakın söylemeyin! Ağzınızı sıkı tutun, kilitleyin,
gözleriniz bile sizi ele vermesin.
Sizde olan hazineyi, kazandıklarınızı, gece karanlıklarda
gizleyin, derinlerde gizleyin. Kuytularda, görünmeyenlerde,
hiç kimsenin duyamayacağı bilemeyeceği
yerlerde gizleyin.
Yaptıklarınızı, iyilikleri, güzellikleri, yaptığınız hayırları
harcamayın, heba etmeyin, iflasa uğramayın. İçinizi
kemiren nefsinize fırsat vermeyin. Bir çuval hasatı bir
kıvılcıma kurban etmeyin.
Ben, şunu yaptım.
Ben, böyle gönlü zenginim.
Ben, şöyle yazarım böyle çizerim.
Ben, iyi konuşurum.
Ben, hayrı severim.
Ben, yoksulu doyurur, problemleri çözerim.
Ben...
Ben...
Ben...
Yok, dostum saklamadın ya, hazineni herkes görsün
istedin ya, “Ben” olmaya çalıştın ya bitti... Bir damla
su idin şimdi kuru bir toprak olacaksın çünkü sana bunları
vereni unuttun.
Seni alkışlamasını istediklerin vardı. Sana övgüler
düzsünler istedin, alkışlar duymak istedin, herkes seni
parmakla göstersin istedin… Onlara ne oldu? Senin
gibi toprak oldular elbet. Yerleri, mekânları neresi biliyor
musun? Hayır. Herkes hak ettiği yeri buldu.
Sadece sonsuz adalet sahibi, hâkimler hâkimi, rahmetinin
ucu bucağı olmayan Allah’ın elindeyiz. Hakkımızda
hayır ne ise onu talep ediyoruz, verdiğine, hayra ve
bize şer gibi gözükene de hamd ediyoruz.
Evet, içindekini, dilindekini ve bildiğin doğruları,
“Ben” olmadan kâtip olarak, hatip olarak sadece duyurmak
mı istiyorsun? İçindeki seni kavuran koru
dışarı çıkarmak ve insanlara ışık olsun mu istiyorsun?
Faydalanmak ve faydalandırmak mı istiyorsun? Çorbada
bir parça tuzunmu olsun istiyorsun?
Durma! Al kalemi eline. Çek besmeleni ve bekle. Kalbine
ne geliyorsa parmakların ne yazıyorsa dök kâğıtlara.
Duyur tüm insanlara. Sen nasılsa bir hiçsin, nasılsa
sadece bir kâtipsin. Seni yaratanı ve akıl vereni biliyorsun.
İsmin Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, Ayşe olmuş,
Fatma olmuş ne fark eder. İsminin önüne illa bir unvan
gelmesi gerekmiyor ki:
O zaman herkes, asıl kalem ve hüküm sahibini bilsin.
Yazanı değil yazdıranı, söyleyeni değil söyleteni,
yapanı değil yaptıranı.
Göğüs kafesinin arasında kalp taşıyan ve akıl sahibi
herkes, bilsin.
Söyle, anlat, yaz, çiz, nakşet ve sonra başını ellerinin
arasına al ve düşün. Ateş mi güzel, yoksa altlarından
ırmaklar akan cennet bahçeleri mi? Karar senin.
Sadettin TURHAN
"Gençliğin Enerji Kodları" kitabımızdan alıntıdır.