BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR
(Neye karşı ve neden birlik?)
Bu günlerde bu söz çok daha fazla önemli olmaya
başladı. Birlik ne demek hiç düşündük mü? Niye bu kadar
önemli?
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” hiç de boşuna söylenmemiş
bu söz. Tek başına yapılamayan bir iş, başkasının
küçücük bir yardımıyla ne kadar kolay bir hale
gelir değil mi? Ellerimiz doluyken başkasının kapımızı
açmasına ne kadar çok ihtiyaç duyarız.
Aslında birlikte olmak, sorunları çözmek, yeni ufuklar
açmak, olmazları oldurmak için ne kadar çok ortak
noktamız varken, biz hep ayrılıklara bakıyoruz.
Aynı mekânı paylaşmak, meslektaş olmak, aynı dini
duyguları benimsemek, hemşeri olmak, akraba olmak
gibi birbirimize yaklaştırıcı birçok unsur varken. Biz
hep itici ve ayırıcı yönlerimizi görüyoruz. O şucu, bu
bucu, onun karakteri böyle, bunun memleketi burası, o
şöyle konuşur, bu böyle yürür falan.
Hayır dostlar! Nasıl görmek istersek öyle bakarız. Biz
hep birbirimizin güzelliklerine bakalım. Her fırsatta bir
olmaya çalışalım. “İkilik yok birlik var, yalnız bunda dirlik
var.”
Bize göre çok zor gibi görünen bir iş başkasına göre
çok kolay olabilir. Bir ufacık fikir vermesi yâda birisi
ile tanıştırması, bizi büyük sıkıntılardan kurtarabilir.
En büyük sermaye insanın güvenebileceği dostları ve
kardeşleridir.
Yalnızlık sadece Allah’a mahsustur. Birçok ayet-i
kerime’de ve iki cihan sultanı Peygamber Efendimizin(
s.a.v) hadislerinde; kardeşlik, selamlaşma, birlikte
hareket etme hakkında emirleri mevcut değil mi?
“Birbirinizi sevmeden cennete giremezsiniz, birbirinizi
sevmeniz için bir yol göstereyim mi? Selamı aranızda yayın.”
buyurmuyor mu?
Sorunlarımızı, düşüncelerimizi, problemlerimizi
(v.s.) birbirimize açalım. Danışalım, konuşalım. Bulunduğumuz
alanda, ticarette, siyasette, insan ilişkilerinde,
her türlü organizasyonda daha ilerilere gitmek için çaba
sarf edelim. Unutmayalım akıl akıldan üstündür. Danışmak
ve paylaşmak bizi küçültmez, aksine olgunluk
ve büyüklük verir. Bazen 5 yaşındaki bir çocuk,
yanımızda çalışan eleman, yolda sefil olarak gördüğümüz
birisi yâ da yaşlı dediğimiz anne babamız bize hiç
düşünmediğimiz fakat gözümüzün önünde olan çözümü
gösterir.
“Akıllı adam aklını kullanır. Daha akıllı adam, başkalarının
da aklını kullanır.”
Her şey hayal etmekle başlar. Daha sonra bunu gerçekleştirecek
çevre, sonra adım atma ve son olarak ta Allah’ın
izni ile işlerimiz kolaylaşır.
Her işe başlarken en güzeli hayal edelim ve besmeleyle
başlayalım. Ama kendimizi başaramama ihtimaline
de hazırlayalım. Böylece işimize şevkle başlar ve
beklemediğimiz bir sonuç çıktığında da üzülmeyiz. Bu
bize bir sonraki deneme ve adımlarımız için güç ve kuvvet
verir.
HAYDİ! ZAMAN BİRLİK ZAMANIDIR. Sorunlar
birlikte iken çözülür. Sevinçler birlikte iken büyür.
Tüm gazeteler, dergiler, televizyonlar, dernekler, sivil
toplum örgütleri ve bizler fert olarak hanımlar evlerinden
çıkarak. Böreklerini, yemeklerini, derslerini, sohbetlerini,
gezilerini, görüşmelerini, el işlerini, parklarda
oturmalarını bile hep beraber yapsınlar. Birbirlerine ve
gençlere tecrübelerini aktarsınlar. İyi bir aile oluşturmak
için görüşlerini paylaşsınlar. Bildiklerini ortaya
döküp, pirinç ten taş ayıklar gibi kötü ve fena işleri aralarından
ayırıp atsınlar. Çocuklarına tertemiz bilgilerini
versinler.
Beyler; ortaklıklarını, sorunlarını, çözüm önerilerini
ortaya koyacak seminerler, tanışma toplantıları, geziler,
geceler, küçük sohbetler düzenlesinler. Dünya,
ülkemiz, şehrimiz, dostlarımız ve ailelerimiz hakkında
düşüncelerini paylaşsınlar. Sorunları konuşup çözümler
üretsinler. Bunları hayata geçirmek için çalışmalar
yapsınlar. Yapılan çalışmalara destek olsunlar. Okudukları
gazeteleri, seyrettikleri televizyonları, takip ettikleri
aktiviteleri takdir edip, yapıcı eleştirilerde bulunsunlar.
Gençler; yarınlara yön verecek çalışmalar için araştırmalar
yapsınlar, büyüklerinin tecrübelerinden faydalanmak
için sohbetlerinde bulunsunlar. “Bize ne?”
demesinler.
Sorunları görüp, çözümler için hep başkalarından
hareket beklemesinler. Yanlışlar için doğrular gösterilsin.
Doğru olanlar desteklensin. “Bana ne” denmesin.
Bir yazımda daha belirtmiştim. Karanlığa kızacağımıza
bir mumda biz yakalım, mum yakmıyorsak o zaman
karanlıktan da şikâyet etmeyelim.
Bu yukarıda söylediklerimi kim mi yapacak? Ben,
sen, o, biz, siz, onlar yani hepimiz. Çapımızca elimizin
ulaştığı, dilimizin döndüğünce yetişebildiğimiz yere
kadar. En büyük sosyal gruptan, en küçük ferde kadar
arada kimse kalmadan, herkese ve her yere ulaşarak.
Kimse yalnız kalmasın, yalnız kalanın, korumasız ve
çaresiz olduğunu unutmayalım.
Sadettin TURHAN
"Gençliğin Enerji Kodları" kitabımızdan alıntıdır.