Değerli Dostlar;
Bana diyorlar ki çok fazla şiir
yazıyorsun hem her şeye şiir yazıyorsun.
Ben de soruyorum: Şiir yazmanın
rakamsal veya konu seçimi yönünden bir sınırı var da benim mi haberim yok?
Efendim, her şeye de şiir
yazılmazmış!
Neden?.. Kime ve neye göre?
Belli ki bunu söyleyenlerin ya
edebiyatla ilgili hiçbir bilgileri yok ya da kendi hayal dünyalarında şiir için
kurguladıkları tekdüze bir kalıp var ve o kalıptan dışarı çıkanların yazdıkları
onlara göre şiir değil!
Ben, her konuda yazarım. Rabbim bana
bu kabiliyeti ihsan etmişse ben de bunu gerektiği yerde fazlasıyla kullanırım.
Haa şiir iyi olur, kötü olur; beğenilir veya beğenilmez; o ayrı konu.
Şiir konusunda edebiyat dünyasına
baktığımızda içerik ve ölçü bakımından pek fazla çeşitlilik olduğunu görüyoruz.
Epik, lirik, satirik, didaktik,
pastoral vs.
Madem her konuda şiir yazılmaz!
Peki, bu çeşitlilik neden var?
O zaman “Pastoral Şiir” türündeki
bu örnekler boşuna yazılmış. Baksanıza üstat şairlerimizden Cahit Külebi
serçeyi muhatap alıyor, Faruk Nafiz Çamlıbel çeşmeden bahsediyor.
Sonbahar geliyor serçe
Yuvanı ne yapacaksın?
Ayva çiçek açmadan önce
Meyvelerin içi geçecek
Rüzgâr başka çeşit esecek
Yağmurlarla ıslanacaksın (Cahit Külebi)
Derinden
derine ırmaklar ağlar
Uzaktan
uzağa çoban çeşmesi
Ey suyun
sesinden anlayan bağlar
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi (Faruk
Nafiz Çamlıbel)
Bu mantığa, bu görüşe göre birçok türkümüzün esas
muhteviyatı olan şiirler de boş ve saçma! Nasıl mı?
Baksanıza farkında olmadan türkülerde neler söylüyoruz; ne
kadar saçma(!) şeylerden bahsediyoruz!
“Gezme ceylan bu dağlarda” deyip ceylanlarla konuşuyoruz;
“Bir çift turna gördüm” deyip çok önemliymiş gibi herkese
duyuruyoruz;
“Düriye’min güğümleri kalaylı,
fistan giymiş etekleri alaylı,” deyip tanımadığımız Düriye hakkında
dedikodu yapıyoruz;
"Sabahleyin erken çifte giderken
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü?" deyip insanların aklıyla dalga
geçmeye çalışıyoruz!
Bu mudur yani?
Bunlar şiir değil midir?
At gözlüğü takarak şiire bakanlar
bunları göremezler, bunları şiirden saymazlar ama bilmezler ki bunların hepsi
şiirdir ve kültürümüzün ayrılmaz birer parçasıdır.
Onlara göre sözleri saçma
sapanmış gibi düşündükleri bir şiir; farkında olmazlar ama yeri gelir bir türkü
olur, bir şarkıya söz olur.
Her zaman şunu savunurum:
Yazmalıyız, her konuda yazmalıyız; çünkü yazılan her bir söz, her bir şiir, her
tür yazı tarihe düşülen bir nottur. Belki farkında değilsiniz ama gün gelir o
yazdıklarınızdan başkaları faydalanır, çeşitli bilgiler edinir.
Ben külünçeye de şiir yazdım,
zevzirlere de, koronaya da…
Urfa’m hakkında neredeyse
yazmadığım konu kalmadı diyebilirim. Şiirlerimde Herrahman’ı konu aldım,
çiğköftemizi anlattım, 11 Nisan kurtuluş destanımızı işledim; kadayıfı,
peynirli helvayı, şıllığı yazdım. Bunlar bizim kültürel değerlerimizdir, yazmak
zorundayız zaten.
Şimdi size soruyorum: Bizler
yazmazsak bir nesil sonra kimler talaş sobasının, dam loğunun, tetirbenin,
tandırlığın ne olduğunu bilecek?
Hiç unutmuyorum; işyerinden bir
arkadaşım Urfa’yı konu alan şiirlerimi yayınladığım “Hasretim Urfam” isimli
kitabımdan birkaç adet almıştı. Bir iki hafta sonra bana dedi ki: Mustafa abi;
senin şiir kitabını hediye ettiğim bir arkadaşımın oğlu babasına demiş “ Baba; Urfa
hakkında bilmediğim ne çok şey varmış benim. Bu kitaptaki şiirlerden Urfa ile
ilgili epey bilgiler edindim.”
Yıllar içerisinde bu vb. birçok
yorum aldım elhamdülillah ve çok mutlu oldum.
Bunları göz ardı edenler ayrıca
bana diyorlar ki: Boş ver Urfa’yı yazma! Urfa’dan dışarıya çık biraz; Türkiye’ye,
Dünya’ya açıl.
Yine soruyorum: Neden?..
Bu Urfa bazılarına neden batıyor
anlamıyorum?
Hem benim öyle bir amacım mı var
veyahut öyle bir amacım var da ben mi bilmiyorum?
Bunu söyleyenlerin çoğu ister sosyal
medyada ister yüz yüze görüşmelerimizde olsun hem eleştiri bile sayılmayacak ifadelerle
yorumlar yapıyorlar hem de galiba gözlerinde fazla büyütmüşler ki Urfa’nın dışına
taşmamı, ünlü olmamı istiyorlar!
Benim ünlü olmak gibi bir kaygım
veya amacım yok elhamdülillah! Kimse merak etmesin!
Her sanatkâr, sanatını sunup
beğenilmek ister. Bu, her insanın fıtratında vardır. Cenab-ı Hak (cc) insanları
böyle yaratmıştır ve bunu kimse inkâr edemez.
Bir aşçı yaptığı yemeğin
beğenilmesini ister; bir mühendis ortaya çıkardığı eserin çalıştığını ve
kullanıldığını görmek ister. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Yapılan sanat, ortaya çıkarılan
eser insanlara sunulmadığı takdirde anlamsız kalır zaten.
Hatta bir zamanlar ben de sırf bu
yüzden şiir yazmayı bırakmıştım. Yaklaşık yirmi üç yıl sonra sosyal medya
ortaya çıkınca tekrar döndüm şiire.
Ortaokul-lise döneminde şiirler
yazıp beğendiklerimi bir deftere temize çeker biriktirirdim. ( O defter hala
duruyor, hatıra olarak saklıyorum.) Sonra bir gün kendime “Bunları yazıyorum
ama okuyan olmadıktan sonra neye yarar ki…” deyip yazmaktan vazgeçmiştim.
Şimdi de bazı cahiller hatta bir
kısım diplomalı cahiller, saçma sapan eleştirileri –aslında eleştiri de denilmez- düpedüz hakarete varan hadsizce
yorumları sebebiyle beni yazmaktan soğutmaya çalışıyorlar ama boşuna
umutlanıyorlar! Onlar sadece içlerindeki kıskançlığı dışa vuruyorlar ve
insanların nazarında kendilerini düşürdüklerinin farkında değiller!
Allah (cc) bana bu yeteneği ihsan
eylemiş ve ben, ömrüm oldukça yazmaya devam edeceğim inşallah!
Yazacağım!.. Hem de her konuda
yazacağım! Yazdıklarımın iyi olup olmaması hiç mühim değil! Zaten yazdıklarımın
hepsini bizzat kendim de beğenmiyorum ki! Hatta bir şiiri bitirip de
paylaşırken içimden “bu şiir vasat oldu, bu iyi olmadı, bak bu gerçekten çok
iyi oldu,” gibisinden yorumlar yapıyorum kendime ama iyiyi kötüyü ayırt etmeden
hepsini paylaşıyorum; çünkü ben buyum!
Kötü veya vasat olarak nitelendirdiğim
şiirleri paylaşmayıp sadece en güzellerini beğeniye sunmak bence kendini
beğenmişliğin, kibrin göstergesidir. Beni yakından tanıyanlar samimiyetimi zaten
biliyor; tanımayanların bir kısmı zamanla anlıyor; anlamayanlar da insafsızca
eleştirmekten çekinmiyor. Zaten bu yazıyı da en çok o insafsızlar için yazdım.
Ne demiş Yunus Emre hazretleri:
Miskin Yunus söyler sözü
Yaş doldurmuş iki gözü
Bilmeyen ne bilsin bizi
Bilenlere Selam olsun
Selam olsun gönlü güzel
insanlara!
Selam olsun tüm dostlara!
Saygılar sunuyorum.
Mustafa Gül (Hamdi)
(28.08.2020)