''Yurt Sulh Cihanda Sulh.'' ilkesini benimsemiş bir ülkenin evlatlarıyız çok şükür, her ne kadar bazıları bunu bilmese, anlamasa da, bizim Müslüman Türkler olarak ana felsefemiz budur. Barış içinde bir dünya özlemi hiç eksik olmamalı içimizde...
Osmanlı Orduları zamanında bile, bir beldeden geçerken, izinsiz olarak tarlalardan veya ağaçlardan meyveler koparıp yemeye kalkan askerler ağır bir şekilde cezalandırılırdı, biz de böyle...
Ellerini kaldırıp da teslim olana, esire iyi muamele bizim şiarımızdır... Kadına, yaşlıya, çoluk çocuğa, eğer ki bize silah doğrultmuyorsa, her zaman iyi muamele etmişizdir... Oysa ki başka dinlere mensup orduların savaşçılarında bu iyi niyeti, bu davranışların bir çoğunu göremediğimiz gibi, çoğu zamanda sivillere yapılan kötü muamelelere çanak tutuyorlar. Tıpkı seneler önce Srebrenitza'da olduğu gibi, tıpkı Hocalı'da olduğu gibi, başka başka beldelerde olduğu gibi...
Şu anda barışla ve zafer ile noktalanan Dağlık Karabağ Savaşında ki Azeri kardeşlerimize şükranlarımızı gönderiyoruz, eninde sonunda azatlığı kazandırdılar Dağlık Karabağ'a... Bundan sonrası daha da iyi olacak. Bizler, o hayasızlar gibi sivil yerleşim yerlerini asla bombalamadık, savaşla ilgisi olmayan Ermenilere ateş açmadık. Sizin bu savaşta ki utancınız ve katlettiğiniz sivil insanların günahı kıyamete kadar boynunuzda asılı kalacak...
Kimi zaman Orta Doğu Ülkelerinde yaşanan savaşlarda da gözümüzden kaçmıyor. On ya da On iki yaşında ki çocuklar, o okuması, sokaklarda oynaması gereken masumlar, ellerine silah tutuşturularak cepheye sürülüyor. İnsan hakları yerle bir ediliyor. Burada Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerine kulak verelim. "Derhal şu veya bu sebepler için ulusu harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zorunlu ve hayati olmalı. Hakiki kanaatim şudur: milleti harbe götürünce vicdanımda azap duyamamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye harbe girebiliriz. Ama ulus yaşamı tehlikeye düşmedikçe, harp bir cinayettir. " Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Savaşın bir namusu varsa ki biz öyle olduğunu iddia ediyoruz, o zaman bir dolu da namussuz var, savaşların içinde palazlanan... Kim Bunlar? Bunlar gündüz insan gece hırt, diyebileceğimiz tipler. Her şekle, kılığa girerler... Kimi zaman Rudolf Hes olurlar, kimi zaman Ratko Mladiç olurlar, kimi zaman Arayik Harutyan olurlar... Hepsi lanetlenmiş İblis' in yakın dostudur... Ne diyelim ateşleri bol olsun...
Naziler, tarihin gördüğü en büyük zulümleri ve katliamları yapmışlardır, silahsız Yahudilere... Toplama Kamplarında gaz odalarında hayatlarını zindana çevirmişlerdir... Adolf Hitler'in iktidara geldiği 1933 yılından savaşın sona erdiği 1945 Yılına kadar, ölen masumların sayısı milyonlar ile ifade edilmektedir...
Düşmandan kaçmak ve geri çekilmek bizim savaş anlayışımızda yoktur, taktik icabı olmak kaydıyla geri çekilmenin dışında, ya zafer, ya ölüm, başka seçenek akıllara gelmez... Ve tabi ki bir büyüğümüzün dediği gibi ''Türk olmak zordur çünkü dünya ile savaşırsın, Türk olmamak daha da zordur çünkü Türkler ile savaşırsın.''
21 Yüzyıl Dünyasında, her ne kadar cephelerde askerler yine varsa da, savaşlar artık akıl ve bilim ile yapılmaktadır. Bu vesile ile Dağlık Karabağ'ın gerçek sahiplerine, Azeri Kardeşlerimize geri dönmesini canı gönülden tebrik eder, şehitlerimize Allah'tan rahmet, Gazi kardeşlerimize de acil şifalar dileriz...