Her zamanki gibi, güzel bir havada Beşiktaş sahilinde oturup manzaraya bakarken başka bakışlar da çarptı gözüme. Güvercinler simit yiyen bir gence acaba bir parça da bize verir mi der gibi bakıyorlardı. Bir kedi güvercinlerden birini tutup yemek için gözlerini onlara dikmişti. Bir genç, bir iş(!) çıkar umuduyla mini etekli bir kıza bakıyordu pür dikkat. Kızın bakışları ise cep telefonuna kilitlenmişti, gelen mesajları kontrol ediyordu…
Yaşlı bir adam önüne bakıyor, kimseyle ilgilenmiyordu. Çiçekçi kadının bakışları sevgililerin üzerindeydi, yanlarına yaklaşıp gül satmaya çalışıyordu. Delikanlı kızın ellerini okşarken diğer eliyle cep telefonunda oyun oynuyordu. Kız da cep telefonuyla konuşuyor, arada bir kahkahayla gülüyordu. Birbirlerine sımsıkı sarılmışlardı ama akılları başka yerdeydi.
Tam karşıda Üsküdar bütün güzelliğiyle, bana bakın, ben sizin için buradayım der gibiydi. Uzaktan Topkapı sarayıyla, Sultanahmet camileriyle, Gülhane parkı yeşilliğiyle kendilerini göstermek için can atıyorlardı. Doğanın şiirsel güzelliğinin kimse farkında değildi ama. Herkes kendi âlemindeydi, bu âlemde doğaya, doğanın şiirine yer yoktu…