Her daim aşk ve şevkle yalvarıp yakarıyorum yerin göğün sahibine.
Ben yaşadıkça muhtaç etmesin beni hiç kimseye!
Tiksinmişim tiksinebildiğim kadar, insan görünümlü mahlûklardan.
Hakkımı asla ve asla helal etmiyorum, beni mukaddesatım ile kandıran
şerefsizlere.
Yoruldum, dost görünümlü insanları sevip saymaktan,
Ama onlar yorulmak nedir bilmediler, beni ve ben gibilerini aldatmaktan.
En içten kin ve nefretim, onlara karşı artıkça artıyor,
Zelil olacaklar günün birinde, kemlik bilmeyenleri kandırmaktan.
Rahmetli Erol Taş gibi, fevkaledenin de fevkinde yaptılar rollerini.
İşlerini rayına sokmak için, araya koydular her zaman birilerini.
Şanı yücelerden yüce olan, Allah'ın da bir hesabının olduğunu
düşünmediler,
Gönül toprağımı bellemeden, ektiler riyakârlık fidelerini.
Anlattıklarını yaşamadılar asla ve asla, mahirce girdiler seven
gönüllere!
Günün birinde muhtaç olacaklarını unuttular, kurumuş küflenmiş
ekmeklere.
Bu emanet canım bu bedende oldukça,
Görmek isterim canı gönülden, sersefil olup muhtaç oldukları dünlerine.
Her şeyde yapmacıklığın en alasını yaptılar, kılı yağdan çeker misali.
Hal ve ahvalleriyle, insanları özendirip gösterdiler, kendilerini aliden
de ali.
Vicdan ve merhamet yoksunu oldular,
Aldılar yüzlerce, binlerce fikri güzel, gönlü güzellerin ah ve
vebalini.
Sabredersem şayet, çok fazlasıyla alacağım ahirette hakkımı hukukumu.
Son nefesime kadar, muhafaza edip kaybetmeyeceğim umudumu.
Fikri güzel gönlü güzelleri, ekmeği elinden alınmış çocuklar gibi, hep
ağlattılar.
Ama kendileri ise, perde arkasında büyük bir iştahla yediler en güzel
lokumu.
İnsanlara açtığım gönlümde, zerre kadar kötülük, kin ve nefret yoktu.
Onlar için, içi dolu sevgi ve muhabbetim, haddinden fazla çoktu.
Herkesi sünnet-i Resul diye, doymadan sofradan
kaldırırlardı,
Ama onlar hiçbir zaman, aç kalmazdı her daim toktu.
Söyleyin ağalar, paşalar bu gibi düzenbazlara hak helal edilir mi hiç?
Bitirdiler yaşama umudumu, kalmadı gönlümde neşe ve sevinç.
Aile terbiyem müsaade etseydi şayet,
Suratlarına lapa lapa tükürür, etmek isterdim onları, birer birer linç.
Tarla faresi gibi kemire, kemire bitirdiler gül ve goncalarımı.
Daha hazan gelmeden, sararıp soldurdular yemyeşil yoncalarımı.
Lokman hekim misali, derman olacaklardı güya sıkıntı ve tasalarıma,
Ama tam tersini artırdılar, gün be gün kemlik bilmeyen gönlümün
sancılarını.
Bir adı Kahhar olan Rabbim, görüyor, biliyor hal ve ahvallerini.
Günü ve zamanı geldiğinde, kıracak Cenab-ı Hak kalemlerini.
Kızgın kum çölünde, bineğini kaybetmiş seyyah misali,
Perperişan, çarnaçar edecek yerin göğün sahibi olan Allah, kendilerini.
26-30/11/ 2020