Evet, evet bu Fitnat dan ayrılmayı uzun zamandır düşünüyordum düşünmesine de ona bunu nasıl söyleyecektim, işte bütün meselede burada. Aniden çekip gitsem, izimi kaybettirsem, o biraz işin zor tarafı, babası memleketin çok ünlü bir sanayicisi, çok zengin, her yerde adamları var, arar tarar, yine de bir şekilde bulur ya da buldurur beni mutlaka...
Eni iyisi mektup yazıp masanın üstüne bırakıp kaçmak. Mektup yazmayı da becermem ama bir seferlik katlanacağız işte ne yapalım... Kalem kağıt bulsam bir yerlerden, diyorum ki hemen de başlasam. Zaten o üç dört saat içinde işten dönmüş olur, gelince beni bulamasın.
Başlıyorum işte yazmaya... ''Sevgili Fitnat.'' yok yahu olmadı, zaten uzatmalı sevgilim orasını biliyoruz. Liebe Fitnat, ohaaa! Ne Almancası yahu, Freiburg'da ki eski uzatmalı sevgilin İnge ile karıştırdın herhalde, dön başa tekrar yaz. En iyisi yekten adını yaz. ''Bak Fitnat, yok ulan o da olmaz, zaten masanın üstünde gördü mü illaki bakacak.''
Başlık atmasam ne olur? Ayıp mı olur? Yok yahu niye ayıp olsun, aynı evde altı senedir beraber yaşıyoruz, bizden başka da kimse girmez eve... Ya girerse? Demin dedin ya kimse girmez diye, saf İsmail... Bendeniz oluyorum İsmail... Hırsız mırsız girerse de mektubu görürse... Ulan salak hırsız eve girse, senin yazdığın ayrılık mektubunu ne yapsın? ''Ha bu adam önemli bir adam, ayrılık mektubunu alayım yıllar sonra bir müzayede de dünya kadar paraya satarım ben bunu.'' diye düşünür mü sanıyorsun? Çok safsın...
Vazgeçtim arkadaş atmıyorum başlık. Hem bu ayrılık mektubu işte, başlık olsa ne olur, olmasa ne olur? Başlaaaaa o zaman, zaman akıp gidiyor. ''Fitnat'cım ben gidiyorum, nereye gidiyorsun diye bir soru sormayacağını umut ederek ben de nereye olduğunu söylemeyip, bir meçhule doğru gidiyorum, diyeceğim sana. Sen de bana diyebilirsin ki meçhule gidersen meçhul asker olmazsın ama belki meçhul sevgili olursun. Yapamadık biz be Fitnat, senin ile yapamadık. Sen Fenerli ben Cimbomlu, sen İç Anadolu'dan ben Karadeniz, Sen Makyavelist ben anti Makyavelist ''Ne demek oluyorsa'' her şeyin antisi var, bunun da vardır mutlaka diye düşündüm. Sen pötibör seversin ben çizi kraker... Velhasıl anlaşamıyoruz biz Fitnat.''
Oğlum İsmail, anladınız tabi İsmail diye bir oğlum yok yahu, kendime sesleniyorum, iç sesimin dışa eksantrik bir şekilde vurmuş hali... Bunların hiç birini yemez bizim Fitnat, uyanık kızdır, en güzeli devletin hizmetinde çalışan gizli görevli, ajan olduğumu ve yurtdışında çok gizli, uzun süreli bir yere tayinimin çıktığını söylesem, nasıl olur? Buna da inanmaz gibi sanki, işsiz, güçsüz, dolaşıp Fitnat'ın eline bakan ben, gizli görevli ajan hem de ha! Başkada çarem yok, yedirirsem bunu yediririm gibi geliyor bana.
Bu gün gidiyorsam da, senden kopuyorsam da ''Ah ulan Fitnat.'' diyeceğim günlerde olmaz inşallah ileride... Tabi senin de ''Ah İsmail ah İsmail diyeceğin günler olmaz.'' Hayır şimdi ''Ben seni hak etmiyorum zaten diyeceğim, sen de bana, bırak bu ucuz numaraları, kocaman bir hastirrr be İsmail çekeceksin bilirim de çekme, çekme bana hastirrrr, ben hastirrrr çekilecek adam mıyım Fitnat?''
Yok, yok aga ben sanki buralardan gidemeyeceğim gibi geliyor. İyi de Fitnat'a da o kadar mektup yazdık, harcadığım zamana yazık yahu! Birazdan da elinde paketler ile gelir. Bu günde doktora gidecekti... Ya doktorda çok kötü bir şey filan söylerlerse, ağır bir hastalığın filan var gibi, o zaman işte ben de kendimi hiç affetmem billahi af etmem...
Zaman hızla akıp gitmiştir. Fitnat anahtar ile kapıyı açar, içeri girer. Söylemem lazım, söylemem lazım diye içimden düşünceler geçmektedir...
Selaaaaaaaaaam ''Selam aşkım.'' Benim sana iki şey söylemem lazım.'' Benim de sana bir şey söyleyeceğim var. ''İsmail, aşkım hayatım önce ben sana söyleyeyim, sonra da sen bana söylersin.'' Olur tabi neden olmasın. ''Birincisi bugün doktora gitmiştim ya.'' Fitnat'ı can kulağı ile dinlemekteyim. ''Müjdeeeeeee işteeeeee bir hastalığım çıkmadı'' Vahaaaaaaaaaaaaaaaaaaav ne güzel! dediğimi hatırlıyorum, düşeyazdım ama zarzor ayaktaydım. İkincisi de ''Dur dur Fitnat ben de sana söyleyeyim sen ikinciyi ondan sonra söyle... ''Ben senden ayrılmak istiyorum ve artık buradan gidiyorum, elveda demek istiyorum, sana Fitnat.'' Fitnat bir an donar kalır. Başından kaynar, kaynamayan bilumum sular dökülmüştür. İsmail ''Senin söyleyeceğin ikinci haber neydi?'' Fitnat İsmail'e döner ''Çok önemli bir şey değildi canım, babam altı seneden sonra bizim ile barışmak istiyormuş, onun içinde bize tripleks kışlık bir villa, bir de Fethiye'de yazlık ile sana da son model bir Mercedes almış, fabrikasının bir bölümünde de üst düzey yönetici yapacakmış seni.'' Ben de onu söyleyecektim sana, ama artık benden ayrılacağın için bunların hiç bir önemi kalmadı.'' Burada film kopar ve bayılırım, ayıltana aşk olsun...