KÖPEKLİ İKİ FIKRA
Adamın biri, çok sevdiği köpeği ölünce mevlit okutmaya karar vererek bir hoca tutmuş. Hoca mevlit okuduktan sonra “Rahmetlinin adı neydi?” diye sormuş.
“Karabaş” yanıtını alınca kızmış, yüzünü ekşitmiş. “Hiç böyle bir şey görmemiştim. Bu ne densizlik!” demiş.
“Öyle demeyin, demiş adam. Köpek değil insan gibiydi. Hatta birçok insandan daha iyiydi. Sizi de çok severdi. Yemek yiyip su içtiği altın tasını size bıraktı.
Bu sözleri duyunca hocanın yüzü değişivermiş.
“Ya öyle mi, demiş. Öldüğünde kaç yaşındaydı rahmetli?”
**
Ağanın çok sevdiği köpeği hasta olmuştu. Köyün hocasını çağırıp önce mükellef bir ziyafet çekti. Yedirdiği kuzunun kalanını paket yaptırıp eline verdi. Köpeğine muska yazıvermesini istedi. Hoca itiraz edince de cebine üç beş kuruş sıkıştırdı.
“Hele şu bizim kıymetli iyileşsin. Gör bak, daha neler vereceğim sana” dedi.
Hoca denileni yaptı, muskayı yazdı. Hocanın yazdığı muskayı köpeğin boynuna astılar. Köpek iyileşti. Duyanlar hayret edip şaştılar.
Olay karakol komutanının kulağına gitti. Komutan öfkeyle hocayı karakola çağırttı:
“Kutsal ayetleri köpeğe taktırmaya utanmıyor musun?” diye bağırdı.
Hoca gayet sakin, “Acele etmeyin. Eski yazı bilen birini çağırtıp yazdıklarımı okutun da öyle karar verin” diye konuştu.
Çağrılan kişi muskayı okuyunca gülmeye başladı. Muska şöyleydi:
“Başında sarı yazma
Elinde gümüş balta
Yediğim kuzu eti
Beni baştan çıkardı
Allahım günah yazma”