Şanslı mıyız, yoksa çok şansız mıyız 20. Yüzyılı ve 21. Yüzyılı gördüğümüz için? Bunun ayırdına varmak lazım. Şimdi gittiğimiz ufacık bir yolu, geçmiş yüzyıllarda olsa, Kızılay'dan Keçiören'e gitmek için mesela bir günümüzü harcayacaktık, yürüyerek, at ile ya da başka bir hayvanla...


Cep telefonu dediğimiz aletin yaklaşık bir otuz kırk yıllık geçmişi var. Orta çağ da en büyük mesajlaşma aleti posta güvercinleri... Uzaktaki sevdiğin bir kadına bile ''Seni Seviyorum.'' mesajını posta güvercinin ayağına bağladığın ufacık bir kağıt ile ileteceksin... O kadar yola güvercini yollayacaksın, tabi ki seni seviyorum kelimesinin yanına başka başka şeylerde yazmak gerekir, uzatmak lazım yani yazılanları...


Çok daha geri git bakalım. Tavuk var kapında, yumurtaları var, ama tava daha icat edilmemiş, doğal gaz denen maddenin adı bile yok, kibrit desen esamisi bile okunmuyor. Ama ne yapıp yapıp o yumurtayı pişirip de karnını doyurman lazım. Olmadı çiğ çiğ yiyeceksin... Tavuğu bile çiğ yiyeceksin. Belki de ''Senin hatırına çiğ tavuk bile yerim.'' lafı o tarihlerden kalmadır...


Az yedin mi tuvalet ihtiyacında az olacak haliyle. Alafranga Tuvalet, Alaturka Tuvalet, kısaca tuvalet denen şey icat edilmemiş. Bütün tabiat, dağ, taş, ovalar, ormanlar her taraf senin. Onlar olmadığı için tuvalet kağıdı da yok haliyle... Düşün defi hacet ihtiyacın var, salacaksın gidecek ormana, o anda da aklına şiirler, şiircikler geliyor, ne ara, nereye çiziktireceksin. Belki mağaranın duvarına ya da bir ağacın dışına, sert bir şeyle karalamaya çalışacaksın. Ne zor bir durum...


Sigorta diye, emeklilik diye, emekli maaşı diye bir olay yok milat öncesine git. Hazreti İsa bile dünyada yok. Belin bükülse, kamburun çıksa, yatalak olsan hatta yine de bir şekilde rızkını temin etmek durumundasın ölene kadar, rızkın kimden geldiğini bilsen de, bilmesen de...


Taaaa çağlar öncesi evlendin diyelim bir hatunla... Gittin babasından istedin, babası da verdi kızı sana. ''Al götür başının tacı yap.'' dedi... Çok mutlu olmalısın başlık parası diye bir olay yok, olsa bile para daha icat edilmedi ki, belki iki dinozor ya da deve kuşu yumurtasıyla halloluyor evlilik işleri o da, o devride bedavaya yakın bir şey. Düşünsene ''Oğlumuz ne iş yapıyor?'' diye kimse kimseye sormuyor. Oğlan da ''Ne iş olsa yaparım beybaba.'' diye bir cevap yok... Olay karnını doyurma ve neslini çoğaltma olayı...


Aya gitmeyi, Mars'a gitmeyi kimseler düşünmüyor. Ay da güneşten aldığı ışığı dünyaya iletmeye devam ediyor. Hezarfen diye bir adam çıkıyor ve Galata Kulesinden kanat takıp uçuyor, adı da benim ile aynı ha, Ahmet Çelebi... Üsküdar da yere konuyor. O uçarda Lagari Hasan Çelebi uçmaz mı, o da bir roket yapıyor kendi çapında... Keşke ben de orada olsaydım o saatte, diyesi geliyor insanın... O çağlar öncesinde ki olayları görmüş olsaydık, kim bilir ne güzel olurdu... Bir de şeyhler uçarmış, yok yok yanlış oldu, şeyhler uçmaz müritler uçururmuş... Biz de inanamadık, hatta inanmış gibi bile yapmadık...

( Düşünsene Bir Çağlar Öncesinden başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 9.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu